SON DAKİKA
Hava Durumu

Umuttur, Tebessümdür “Karagöz ve Hacivat”

“Sen de umut ol” sloganıyla deprem bölgesinin yolunu tutan Bursa Uludağ Üniversitesi Karagöz ve Kukla Oyunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (KARAKUM) ekibi, geleneksel gölge oyunuyla depremzede çocukların yüzünü güldürmeyi başardı.

Haber Giriş Tarihi: 11.05.2023 08:55
Haber Güncellenme Tarihi: 11.05.2023 09:16
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursasehrengiz.com/
Umuttur, Tebessümdür “Karagöz ve Hacivat”

Dr. İbrahim İ. ÖZTAHTALI

UÜ Öğretim Üyesi-KARAKUM Müdürü

Deprem... Yüzyılın felaketinin üzerinden neredeyse 2 ay geçti… “Zamanın akış hızı” içinde bulunduğunuz duygu durumuna göre değişiyor. Bazen çok hızlı aktığını düşündüğümüz zaman bazen bir türlü geçmiyor. Deprem bölgesinde ve depremin kayıplarını yaşayan kalplerde zaman bir türlü akıp geçmiyor. Gözlerden yaş dinmiyor. 4 Mart’ta çıktığımız iyilik yolculuğunda pazardan beri bölgedeyiz. Arama kurtarma faaliyetlerinin ardından enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken neredeyse her enkazın başında gözlerini beton yığınlarından ayırmayan, bakışları donmuş insanlar… Bazı enkazların hemen yakınına sıralanmış tabutlar… Acı çok derin, üzüntü çok büyük…

Depremi yaşayanlar arasında yüzleri hala gülenler var, çocuklar… Anne ve babalarının, yüzlerindeki acıya aldırmadan gülümsüyorlar her baktığımızda. O zarif ve saf ruhlarının derinliklerinde oluşan büyük travmanın farkında olmadan gülümsüyorlar… Bazen deprem çadırlarının önündeki Bir ağaç kütüğüyle oynarken, bazen de edindiği yeni arkadaşlarıyla koşuştururken. Onlar için zahmetli uzun, bir yeni hayatın başında… Her şeye rağmen güzlerindeki tebessümün bir nedeni var onlar çocuk… Eğitimleri, oyuncakları, beslenmeleri, evleri, hatta şehirleri değişse de onlar hâlâ çocuk… Ve biz bütün çocuklarımızı çok seviyoruz.

BİRAZCIK GÜLÜMSETMEK

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Karagöz ve Kukla Oyunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KARAKUM) olarak depremden etkilenen çocuklarımızın travmalarını hafifletmek birazcık olsun gülümsetmek için yola çıktık. Bir hafta boyunca depremden etkilenen bölgede Karagöz perdesini kurarak duygularını paylaşmaya, “daima yanınızdayız” demeye çalışacaktık.

Hayali Nevzat Çiftçi, asistanımız Emir Kaçar ve ben küçük bir karavanla şehir şehir dolaşacak, çadır kentlerde perde kurup önce küçük bir söyleşi arkasından da çocuklarımızı Karagöz’le buluşturacaktık. 4 Mart’ta yola düştük Bursa’dan. İlk durağımız Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi oldu. Pınarbaşı Çadırkent’te kurduk ilk perdemizi. İlk kez Karagöz izleyen gözleri, kahkahalar atarken yüzlerdeki o mutluluğu anlatamam. Herkes canla başla çalışıyor bölgede. O gece orada konakladık. Ertesi gün Kahramanmaraş merkezde Avşar Çadırkentindeydik. Orada da bizi heyecanla bekleyen çocuklarımızla buluştuk.

KALPLERE DOKUNMAK

Bugün Gaziantep’teyiz. Heyecanımız ilk günkü gibi, çocukların kalplerine dokunmak, onların saf enerjilerini hissetmek büyük mutluluk bizim için. Bu mutluluğu başta BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Parlamış Tekstil, Bayrakçı Mali Müşavirlik, Güzel Bir Gün Butik, Sade Et, KALBİR ve SOS Plus ile de paylaşıyoruz. Onların katkılarıyla deprem bölgesindeki Umut Güneşi Projemiz daha da güçlendi. Yarın rotamızı İslahiye ve Nurdağı’na çevireceğiz, sonra Hatay… Bizi bekleyen küçük kalplerle buluşmaya…

Yanlarında olma mutluluğu bizim için her şeye değer. İslahiye Gençlik Merkezi’nde kurulan çadır kentteyiz, buradaki organizasyon da oldukça profesyonel. Kızılay mobil mutfaklarında aş ve ekmek pişiyor. Suriyeli insanlarla aynı çadır kentte iç içe kaynaşıyor çocuklar. Yine perdemizi kuruyoruz. Karagöz’ün dili, dini, ırkı yok herkesi güldürmeyi başarıyor. Bir ara 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu ben ayaktayken bacağıma sarılıyor, güzelliğini ve masumiyetini anlatamam. Adı Şam… Suriyeli bir ailenin evladı ama artık bizim evladımız. Hiç konuşmuyor, aslında konuşmasına da gerek yok bakışları, duruşu her şeyi anlatıyor zaten. İslahiye’deki faaliyetimiz boyunca yanımdan hiç ayrılmıyor. Kalbimin bir kısmını da orada Şam’da bırakıyorum. 

KAYBOLMUŞLUĞUN ENDİŞESİ

Nurdağı ilçesine geçiyoruz, yollarda depremin izlerini neredeyse her binada görebiliyoruz. Nurdağı’na girişimizle birlikte endişemiz ve üzüntümüz katlanıyor, neredeyse ayakta bir tek bina yok. Çadır kentlerin dışında pek insan yok. Sadece hafriyat kamyonları ve iş makineleri var etrafta. Bu depreme neden yüzyılın felaketi dendiğini burada bir kez daha anlıyoruz. Nurdağı çadırkentteki T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yetkilileri ile görüşüp yapacağımız faaliyeti planlıyoruz. Çocuklar heyecanlı... Her seferinde olduğu gibi gülümseyen yüzlerdeki gözlerin derinliklerinde, hüzün ve korku ve kaybolmuşluğun endişesi var. Önce söyleşimiz, kitap okuma faaliyetimiz ve arkasından kahkahalara boğulduğumuz Karagöz çıkıyor perdeye. Perde arkasında Hayali Nevzat Çiftçi ve ben, ön tarafta çocukların arasında asistanımız Emir var. Geceyi orada uygun bir alanda geçiriyoruz karavanda, utanarak…

Uyuduğumuz yer oldukça büyük bir lüks oluyor orada ve bakışların altında eziliyoruz. Olabildiği kadar gözlerden uzağa park ediyoruz karavanı.

EN ZORU, EN ACISI

Sabah erken saatlerde Hatay’a yola çıkıyoruz. Hatay’ı anlatmama gerek yok sanırım… Gördüğümüz yerler arasında en yıkılmışı, en zoru, en üzücüsü, en acısı Hatay… Yetkililerle yaptığımız bağlantının arkasından Hatay Stadının hemen yanına kurulan çadır kente geçiyoruz, bozulmuş yollar arasından adresi bulmamız bir hayli vaktimizi alıyor. Bu kez Milli Eğitim Bakanlığı’nın sosyal hizmetler çadırına gidiyoruz. Hazırlıklarımızın ardından söyleşilerimiz ve Karagöz’ümüz perdede, tabi ki kadim dostu Hacivat’la birlikte. Yoğun bir günün ardından tanıdık bir yüzle karşılaşıyoruz:

Osmangazi Belediyesinin aşevi.

O gece onların hemen yanı başında konaklıyoruz. Ertesi gün Hatay’ın iç kısımlarına doğru sokuluyoruz:

Antakya, Defne…

Yine aynı hazin manzaralar. Yanımızda eşin dostun yanımıza koyduğu yiyecekler, giyecekler hepsini oraya kadar çocuklara ve ihtiyaç sahiplerine elden veriyoruz. Allah büyüktür, iyiliğin mükafatını da O verir… Dönüş yolunu Adana, Mersin istikametine çeviriyoruz. Yorucu ama bir o kadar derin bir üzüntü ile dönüş yolunda düşünüyoruz:

Ne kadar şükretsek az.

Tek tesellimiz deprem bölgesindeki çocuklarımızın bir kısmının da olsa yüzlerine küçük tebessümler bırakmak oldu.

KARAKUM’UN ARTIK OFİSİ VAR

Döndükten kısa bir süre sonra Rektör Hocamız Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’u ziyaret edip, faaliyetimizin detaylarını, gözlemlerimizi paylaştık. Bu ziyaret sırasında Rektör Hocamız KARAKUM’a Görükle Yerleşkesinde bir yer tahsis etme kararı aldı. Artık KARAKUM, Eğitim Fakültemizin binasında bir atölyeye ve bir idari ofise sahip. Öğretmen adaylarımızla birlikte Karagöz’ü, Bursa’yı, ülkemizi dünyaya anlatmak için bir üssümüz oldu. Parlamış Ailesine, Bayrakçı Ailesine, Güzel Bir Gün’e, Sade Et’e KALBİR’e ve SOS Plus ailesine derinden müteşekkiriz, onlar olmasaydı bu güzel projeyle çocuklarımıza umut olamazdık. 

Elbette depremin yaraları birlik ve beraberlik içinde sarılır. Maddi kayıplar yeniden kazanılır, ya ruhlarımızdaki kayıplar…

Asıl mücadele şimdi, geride kalanlar için, çocuklarımız için olmalı ve bitmemeli, unutulmamalı…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.