SON DAKİKA
Hava Durumu

İNEGÖL VE MUSTAFA ÇAVUŞ

Araştırmacı Yazar Y. Kenan Yetişen, Kurtuluş Savaşı’nda görev almış, Gazi Şeref Madalyalı dedesi Mustafa Yatişen'in ve ailesinin Bosna’dan çıkıp Bursa İnegöl’e uzanan hikayesini sayfalarımıza taşıdı.

Haber Giriş Tarihi: 29.05.2025 16:26
Haber Güncellenme Tarihi: 29.05.2025 16:46
Kaynak: P. Şehrengiz Dergisi
İNEGÖL VE MUSTAFA ÇAVUŞ

İnsanoğlu dünyaya gelir, ömrünü tamamlar ve veda eder. Fakat bazı insanlara topluma ve vatanına faydalı işler yapmak kısmet olur. Bu mertebeye erişen kişilere şahsen çok saygı duymaktayım. Bu önemli şahsiyetleri Şehrengiz’de olduğu gibi çeşitli yayın organlarında paylaşmaktayım. Bu kez rahmetli dedemi konu etmek istiyorum.

Gerek anne gerekse baba tarafından dedelerimin Balkanlar’dan göç edip, Osmanlı Dönemi’nde ve Kurtuluş Savaşı’nda görev almaları, şahsımı gururlandırmaktadır. Yaşlar ilerlerken aileden duyulanların bir kısmı unutulurken, dergilerde yayınlanan hatıralardan edinilen bilgiler ile tarihi kültür canlı tutulmaktadır.

Fatih Dönemi’nde 1463’te Bosna-Hersek Osmanlı topraklarına katıldı. Fetihle birlikte Boşnaklar, din ve vicdan hürriyetine saygılı Müslüman Türkleri bir kurtarıcı gibi karşıladılar. Bu dönemde Anadolu’nun çeşitli yörelerinden Müslüman Halk’ın Balkanlara göçmen olarak gönderilmesiyle buralarda devletin otoritesi hızla yerleşti.

Osmanlının güçlü dönemlerinde 16. yüzyıldan 19.yüzyıl sonlarına kadar huzur içerisinde yaşadıkları topraklarında, devletin zayıflayıp dağılma ve çöküş sürecine girmesiyle birlikte, diğer Müslüman milletlerle birlikte sıkıntılar yaşamaya başladılar. 1876-77 Harbi neticesinde 1878’de imzalanan Berlin Antlaşmasıyla Bosna-Hersek, 1908 yılına kadar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun işgaline bırakıldı.

İşgalci Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun uyguladığı baskı ve şiddet politikası sonucu Boşnaklar, 19. yüzyılın sonlarında göçe zorlanır. Önce yakın Boşnak şehirlerine, daha sonra da uzak diyarlara göçler başlar. Zaman zaman babamın ninesi her kızdığında “Buralardan çıkıp Anadol’a gidelim, Anadol’a gidip kurtulacağız” diyerek kendi kendine söylenirmiş.

Fotoğraftakiler: Babam Mustafa Kemal, dedem Mustafa Çavuş ve halam Behiye Hanım.

FINDIKLI’YA (ESENKÖY) İSKÂN

20. yüzyılın başlarında (1902) dedem Mustafa Sıtkı, 8-10 yaşlarında iken babası Sıtkı ve kalabalık Boşnak ailesi ile Bosna’dan çıkıp Anadolu’ya geliyorlar. Bu gelen göçmen grubunun bir kısmı Manisa/Turgutlu’ya yönlendirilir, bir kısmı da Bursa’ya gönderilir. Dedemin babasının olduğu grup Bursa/İnegöl’e gelip daha önce yaşadıkları bölgeye benzer, bugün Esenköy, o dönemlerde “Fındıklı” diye bilinen bölgeye yerleşirler. Dedemin babası Fındıklı’daki ilk evi inşa eder, fakat kısa süre sonra bugün Tuzla olarak bilinen yere yerleştirilirler. Bu köyün isim hareketinden de bahsetmek isterim. Köyün ismi ilk yerleştiklerinde “Polana” olarak bilinir. Polana; Boşnakçada “Rüzgârlı yer” anlamına gelmesinin yanında, Bosna’da yaşadıkları köyün de adıdır. Bu köy Bosna’da büyükçe bir yerleşim yeri olan Tuzla’ya çok yakın bir konumdadır. Köyün tabelasını bir seyahatim sırasında da görmüştüm. 1940’lı yıllarda yer isimlerinin Türkçe olmasının istenmesinin ardından köyün adı “Tuzla” olarak değiştirilir. 1960’lı yıllarda “İnayet” olarak belirlense de pek kabul görmez ve günümüzde “Tuzla” olarak tekrar belirlenir.

Fotoğraf: Mustafa Yetişen orman memuru görevini sürdürürken.

KOMUTANIN ÖĞRETTİĞİ TÜRKÇE

Dedem, askere gittiğinde Türkçeyi bir komutanından öğrendiğini, bu komutanının kendisini pek sevdiğini, sonra çavuş olduğunu pek keyifle anlatırdı.

Dedem askerlik görevinin ardından (Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Ordusu dağıtılır.) köyüne dönünce ninem Nuriye Hanım ile evlenir ve 9 çocukları olur, fakat 3 çocukları hayata tutunur. Dedem Mustafa Çavuş, işgal yıllarında, bir askeri yetkiliden müfreze oluşturma ve köye Yunan’ı sokmama görevini alır. Dedem, yapı itibarı ile epey uzun boylu ve şişman olmayan, sert ve otoriter bir yapıya sahip kişiydi. Oluşturduğu grup ile köye Yunan’ın girmesini engellemişler. Yunanlı görevliler, köyün korucusu olarak dedemi tespit edip, dedemi yakalamaya çalışmışlar ama başarılı olamamışlar.

O dönemde Tuzla yöresinde yaşayan halk, kendilerini rahatsız eden ve Yunan’a yardımcı olan kişileri çevreden uzaklaştırdığı için dedeme “Muyo (Mustafa) cehennemde yanmaz” diyerek hayır dualar edermiş. Bir süre sonra Yunan, İnegöl’den çekilirken hemen her tarafa zarar vermiş, fakat Polana (Tuzla, İnayet) Köyü’ne zarar veremeden gitmiştir. Yunan’ın gidişinden sonra, dedem İnegöl’e iner, ormandan Gebze veya Yarımca taraflarına manda arabaları ile tomruk çeker, bir süre de orman memurluğu yapar. İlerleyen zaman içerisinde dedem, İnegöl’de Cerrah yolunda bir han alıp çalıştırır, fakat bir süre sonra o işi kazançlı görmeyip hanı satar, Bursa’ya göç eder.

Bursa’da Yiğit Köhne Camii’nin üst bitişiğindeki Gülşen Hanı’nı (Günümüzde İstanbul Caddesi’ni Cumhuriyet Caddesi’nin Eskişehir Hanı tarafına bağlayan asfalt ara yol vardır) çalıştırmaya başlar.

Fotoğraf: Gülşen Hanı kahvesinde Mustafa Yetişen saz çalıyor.

“DEDEMİN ANLATTIKLARI DOĞRUYMUŞ”

Çocukluğumda hatırladıklarıma göre, dedem askerlik anılarını anlatmaktan pek zevk alırdı. O günlere ait bir dürbünü bana vermişti. Ben ortaokul zamanında bir dürbünün çalışma şeklini onu dağıtıp toplayarak öğrenmiş, bir cam prizmasını da yıllarca saklamıştım. Daha sonraları dedemden duyduklarımı o yörede yaşayan farklı insanlardan da duyunca, kendi kendime “Meğer dedemin anlattıkları çok doğruymuş” demiştim. Daha sonraki yıllarda dedem gerek gördükçe görüşlerini devlet adamları ile yazışarak paylaşır, onlar da kendisine cevap yazardı.

Dedem, Gazi Şeref Madalyası sahibi olup, onu taşımaktan, hemen tüm resmi bayramlara davet edilmekten ve katılmaktan pek mutlu olurdu. 1991 yılında (103 yaşında) rahmetli olup İnegöl Şehitler Mezarlığına defnedilmiştir. Yıllar önce Tayyare Kültür Merkezi’nde Cumhuriyet Bayramı temalı sergide dedemin resimlerini görünce çok duygulanmıştım.

Boşnakların devlete bağlılığı ve güvenilirliklerinin, onların Osmanlı Devleti’nin çeşitli kademelerinde hatta en üst derece devlet memurluklarında görevlendirilmelerine yol açtığını tarih kitaplarından biliyoruz. Damat İbrahim Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ve Lala Mustafa Paşa sadrazamlığa, yani Başbakanlığa kadar yükselen Boşnak asıllı devlet adamlarından birkaçıdır.

Kaynak: P. Şehrengiz Dergisi

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.