SON DAKİKA
Hava Durumu

BURSA’DA DOĞAN IŞIK VE SEVGİNİN ADI İLHAN İREM

Işığı ile sevenlerini aydınlatan ve sevgisiyle kucaklayan ‘Işık ve Sevgi’nin adamı İlhan İrem’in ardından arkadaşımız Kerim Bayramoğlu, Bursa’yla özdeşleşen gerçek bir sanatçının hayat hikayesini Şehrengiz okurları için kaleme aldı.

Haber Giriş Tarihi: 15.09.2022 12:21
Haber Güncellenme Tarihi: 15.09.2022 12:21
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursasehrengiz.com/
BURSA’DA DOĞAN IŞIK VE  SEVGİNİN ADI İLHAN İREM

Müzikseverler onu “Yazık oldu yarınlara”, “Anlasana”, “İşte hayat”, “olanlar olmuş”, “Havalar nasıl”, “Ayrılık akşamı” gibi benzersiz şarkılarıyla tanıdı, sevdi. Sesinin buğusunda saklı romantizm ve yazdığı şarkı sözlerindeki anlam yoğunluğu, pırıltılı derinlik onu farklı kılıyordu. Ürettikleri ve duruşuyla, müzik devrimcisi olarak nitelendirildi. Pop müzikte olduğu kadar senfonik rock ve tasavvuf müziğinde de başarılıydı. Sesinin ipeksi tınısı ve sahne karizmasıyla idol oldu.

İlhan İrem’in müzik serüveni, daha çocuk denecek yaşta Bursa’da başlamıştı. Henüz 4-5 yaşındayken eline tutuşturulan melodika, onun kaderini değiştirdi. Lise yıllarında, nerdeyse okulu bırakacak kadar müziğe verdi kendini. Arkadaşlarıyla kurduğu Meltemler Grubu’yla Bursa’da isim yaptı. Ardından peş peşe bestelediği yenilikler getiren şarkılarıyla pop müziğe damgasını vurdu. İlhan İrem yalnızca şarkılarıyla, besteleriyle değil, yazdığı kitaplarla, açtığı resim sergileriyle de benzersizliğin sanatçısı olduğunu gösterdi. Yayımladığı şiir, öykü, deneme kitaplarında düşündeki dünyaya çağırdı sevenlerini.

SİSLERE SAKLANAN BURSA

Ve Bursa... İlhan İrem denildiğinde akla hemen Bursa gelir ve ardından dillere ve gönüllere yerleşmiş romantik sevgi ve barış dolu şarkıları... Bu şarkılarının bir yerinde Bursa sisler içinde saklanmış gibidir.

“Havalar nasıl sizin şehirde,

Anlat bana güzel kızım

Yağmur yağıyor buralarda

Durmaksızın... Durmaksızın

Uludağ’ın yollarında.

Marmara kıyılarında

Dolaşıyor seni düşünüyorum

Durmaksızın... Durmaksızın

Ne zaman geleceksin buraları görmeye

Bu yağmurları dindirmeye...’’

Takvimler 1 Nisan 1955 tarihini gösteriyordu. Mesude ve Nahit Aldatmaz çiftinin ikinci oğulları dünyaya geldi. Adını İlhan koydular. İlhan’ın çocukluğu Heykel’de, eski Adliye binası civarında, Hacılar Mahallesi’ndeki Yeniyol Sokağı’nda geçti. Müzikle ilk tanışması evinde oldu. Annesi öğretmen Mesude Hanım, çevresinde ve okulunda ud çalışıyla tanınıyordu. Babası Nahit Bey şiire meraklı bir edebiyat tutkunuydu. Ağabeyi Erkan ise döneminin her genci gibi Hafif Batı Müziği’ne düşkün biriydi. Gürültücü ve yaramaz bir çocuk olan İlhan’a babası Nahit Bey, gürültüsünü biraz olsun tatlılaştırmak için 4-5 yaşlarındayken bir melodika almıştı. Kahramanımız o günleri şöyle anlatır:

“En çok 4-5 yaşlarımın minicik melodikasını ve annemin elinden tutup çıktığım Bursa gezmelerini, o gezmelerde mırıldandığım şarkıları anımsıyorum. ‘Annen baban işte bunu bilmezler / Kız seni bana vermezler...’ Benden beş yaş büyük ağabeyim Erkan tam bir Batı Müziği hastasıydı. O günlerde en son çıkan Batı Müziği plakları Bursa’da belki ilk kez bizim eve girerdi... Babam zaman zaman Cumhuriyet gazetesinde de çıkan ateşli şiirlerin şairiydi. Annemin de Özel Yeni Okul’da öğretmenlik yaptığı yıllarda sesinin güzelliği ve ud çalışı dillere destanmış. İşte ben böyle bir ailede müzikle, sanatla yoğrulmuşum.’’

PERDE ARKASINDAN ŞARKI

İlhan, ilkokula 1961 yılında, evlerinin yakınındaki Atatürk İlkokulu’nda başlıyordu. O güne kadar yaramazlığıyla bilinen İlhan, okulda uslu ve çalışkan bir öğrenci oluvermişti.

“Atatürk İlkokulu’nun birinci sınıfına öğretmenimiz Remiz Bey’in 501 numaralı öğrencisi olarak yazıldığımda bir mucize oldu ve ben uslanmaya başladım. Liseye kadar sınıfta kalmadım...” diyor kendisi.

İki yıl Atatürk İlkokulu’nda okuduktan sonra buradan alınıyor, ağabeyinin orta kısmında okuduğu ‘Özel Yeni Okul’un (Çizakça Lisesi) ilk bölümüne kaydı yaptırılıyordu. Yeni okulunda sesinin güzelliği öğretmeni tarafından fark ediliyor ve boş derslerin solisti oluyordu...

“Bir gün teneffüs bitmiş, öğretmenimizi bekliyorduk. Ben de sınıfın gürültüsü patırtısı arasında o zamanların sevilen parçası ‘La Mamma’yı mırıldanıyordum. Sanki evimdeydim. Sanki elimde ütünün kordonu var. Öğretmenlerden biri gelmiş, sınıf susmuş, gözlerim kapalı, ben hâlâ ‘La Mamma’yı mırıldanıyorum... Gözlerimi açtığımda önce Temel Bey’in gülen gözlerini gördüm. Sonra bir dolu kahkaha arasında kendimi sınıfın perdelerinin arkasına zor attım. Yanaklarımdaki, kulaklarımdaki sıcaklık geçene kadar da çıkmadım oradan. Bu olaydan sonra ilkokul bitene dek tüm boş derslerde öğretmenlerim şarkı söylememi istediler benden. Ben de bir tek şartla söylüyordum. Perdenin arkasında olursam. Önce bizim sınıf, sonra bütün okul ve evdekiler, akrabalar, tanıdıklar önünde, arkasına saklanacak bir yer bulur bulmaz şarkılar söylüyordum.”

DEVAMSIZLIK ARTINCA

Tüm ısrarlara rağmen utangaçlığı nedeniyle okulun müsamerelerine çıkamaz İlhan. Baba Nahit Bey, oğlunun müziğe olan merakının iyice fark ediyordu. Ortaokula başlayacağı sene, bir gün elinde bir gitarla çıkıp geliyordu. Her şeyin başlangıcı bu gitar oluyordu.

“Ortaokula başlayacağım sene babam kocaman bir paketle geldi eve, bu bir gitardı, belki de her şeyin başlangıcıydı. Olağanüstü bir olaydı benim için. Ortaokul yıllarımda iyice suskun, melankolik bir çocuk olmuştum. Tek dostum gitarımdı. Çatıdaki odama kapanır, çalmak için uğraşır dururdum. Saatler boyu çalardım. Sonra tonton hocam Selahattin Asyalı’dan solfej ve gitar dersleri almaya başladım.”

Müzik artık İlhan’ın yaşam biçimi haline geliyor, gitarı öğrendikçe mutlu oluyor, daha çok çalmaya başlıyordu. Bir süre sonra, duygusallığın yanına aşk da ekleniyordu. Yaz aylarında gittikleri Burgaz’da yaşadığı aşklar şarkılarının bir parçası oluyordu. Liseye evlerinin yakınında bulunan Özel Bursa Koleji’nde (Namık Sözeri Lisesi) başlıyordu. O yıllarda delikanlılığın verdiği heyecanla bazen okuldan kaçıyor, çok devamsızlık yapmaya başlıyordu. O günleri şöyle anlatıyordu İlhan İrem:

“Okulda devamsızlığım çok fazla olmuştu. Namık Sözeri bana çok kızıyordu. ‘Öf be! bilader, kalacaksın sınıfta, kaçıracaksın treni’ diyordu. Okuldan kaçıp Dilek Sineması’na giderdik.”

YARIŞMADA BİRİNCİLİK

Bir gün okulun bahçesinde yanına kendisinden büyük, üst sınıfta okuyan bir öğrenci yaklaşıyordu. Sesinin güzelliğini bilen bu kişi ona okulun orkestrasında solistlik teklifinde bulunuyordu. Bu teklif, İlhan için profesyonel müziğe ilk adım niteliği taşıyacaktı.

“Okul bahçesinde yanıma yaklaşan ağabey bana, ‘Okul orkestrasında şarkıcılık yapar mısın?’ diye sordu. Okulumuzun orkestrası Milliyet Gazetesi Liselerarası Müzik Yarışması’na hazırlanıyormuş, erkek solistleri yokmuş. Yanıma gelen ağabey Yusuf Eker idi. Dört kişilik grubumuzla bir hafta içinde provalara başladık...”

İki ay sonra Milliyet Gazetesi’nin Türkiye çapında düzenlediği liselerarası müzik yarışması yapılıyordu. “Özel Bursa Koleji Orkestrası” olarak piyano-orgda Yusuf Eker, bas gitarda Ertan Sabancı, ritim gitar Nezihi Eşal, bateri Necmi Gürpınar, solistler Ester Azüz ve İlhan Aldatmaz (İrem)’dan oluşan grup, Tayyare Sineması’nda (bugünkü Tayyare Kültür Merkezi) bin 200’ü aşkın kişinin izlediği Bursa elemelerine katılıyordu.

O dönemde yabancı parça söyleme modası ile “Gimme gimme good lovin” isimli şarkıyı seslendiren grup, 1970 yılında Marmara Bölge birincisi oluyordu. Bu başarı onlar için müzikteki ilk zaferleriydi. Üstelik bu başarı onların sesini Bursa’da daha çok duyurma imkânı veriyordu. Bursa Koleji’nin öğrencileri Milliyet Müzik Festivali’nin ardından dağılmıyordu. Aksine, bir grup oluşturuyor ve müziğe devam ediyorlardı. Artık yılbaşları, düğünler, özel geceler için aranılan bir grup doğmuştur Bursa’da. Grubun adı ise “Meltemler” idi.

MELTEM BURSA’DA ESİNCE

Meltemler, kısa zamanda Bursa’nın en aranılan orkestrası oluyor ve en büyük sınav Çelik Palas Oteli’nde veriliyordu. O günleri şöyle anlatıyor İlhan: “Meltemler olarak ilk önemli sınavı Çelik Palas’ta yapılan Bursa Koleji’nin ‘Kiraz Gecesi’nde verdik. Gerçekten de orgda Yusuf, davulda Necmi, basta Ertan, gitarda Memduh’tan kurulu Meltemler ile çok iyi müzik yapıyorduk. İstanbul’dan hangi profesyonel sanatçı gelip de bizi dinlese şaşkına dönüyordu. Bursa’nın en tanınmış grubu olmuştuk. Herkes bizi çağırıyordu. Çelik Palas’ta geceleri dans müziği yapmaya başladık, Taylan Disco’da, çaylarda sinemalarda konserler derken müzik benim için yavaş yavaş birinci plana geçiyordu. O zamanlar 15 yaşındaydım. Bu çalışmalardan bana para vermiyorlardı, ben de istemiyordum, zaten o ilk alkışlar benim için en büyük armağandı. 1970’ten 1971’e girdiğimiz yılbaşı akşamı Uludağ’da Otel Fahri’ye gittik. Grup Meltemler olarak, o gece bana 100 lira verdiler. İşte müzikten kazandığım ilk para budur.’’ Meltemler o günlerde Bee Gees, The Beatles, The Rolling Stones, Pink Floyd gibi dönemin ünlü gruplarının şarkılarını başarılı şekilde çalıp söyleyerek Bursalı gençleri coşturuyordu. İstanbul’dan gelen müzisyenlerin dahi takdirini kazanmışlardı. Bursa’ya konsere gelen Mavi Işıklar, Haramiler, Moğollar gibi ünlü gruplar, kendilerinden önce Meltemler’i öncü grup olarak sahneye alıyorlardı. Fakat 4 yıl süren orkestra çalışmaları ve başkalarının şarkılarını söylüyor olmak genç solist İlhan’ı sıkmaya başlamıştı. Artık kendi müziğini yapmak istiyordu. 1972 yılında Meltemler’den ayrıldı. Kendi bestelerini yapmaya çalışırken tüm zamanını müziğe ayırdığı için okul hayatı altüst olmuştu. Buna bir çözüm bulmalıydı. Müzik hayatı ile okul hayatı arasında seçim yapması gerekiyordu.

İşte o günlerin birinde, Hacılar Camii’nin önünde hocası Aykan Uzoğuz çıkıveriyordu karşısına. “Karar ver artık” diyordu.

“Karar ver! Ya okul ya müzik”

Bu sözler üzerine İlhan müziği seçiyor ve okulunu dışarıdan sınavlara girerek tamamlıyordu.

 ZAFER VE YENİLGİ!

1972 yılının sonlarına doğru radikal bir karar veriyordu genç müzisyen. Hedef İstanbul Unkapanı’dır. Henüz 17’sindeki İlhan, hedefini anlattığı babası Nahit Bey’den şu cevabı alıyordu:

“Kendin gideceksin. Zafer de yenilgi de senin olacak.”

Evde amatörce yaptığı dört şarkılık bandını yanına alarak İstanbul’un yolunu tutuyordu. Bu arada “Aldatmaz” soyadını nüfus kâğıdında bırakıp, “İrem” soyadına geçiyordu. İrem, Aldatmaz Çiftinin kız bekledikleri çocuklarına verecekleri isim idi. Erkek çocukları olunca bu isim İlhan’ın göbek adı olarak kalıyordu. Beyoğlu’nda bir otele yerleşiyor ve bir hafta boyunca bestelerini dinletmek için Unkapanı Plakçılar Çarşısı’na gidip geliyordu ama her seferinde olumsuz cevap alıyordu. Düş kırıklığı başlıyor, neredeyse bütün ümidi tükenmek üzereyken son bir umutla, dönemin ünlü plak şirketlerinden Diskotür Plak’ın kapısından içeri giriyordu. Şirketin sahibi Antuan Şoriz genç şarkıcının bestelerini dinleyip ve çok beğeniyordu. Kendisine şaşırtan bir teklifte bulunuyordu. Şoriz, İrem’in bestelerini çok beğenmişti ama bu eserlerin dönemin ünlü şarkıcıları tarafından seslendirilmesini istiyordu.

Genç şarkıcı bu şarkıların ancak kendi yorumuyla daha güzel olacağını ve kimsenin onun kadar iyi söyleyemeyeceğini dile getiriyordu. Plak firması bu kararlı genci ikna edemiyor ve bir hafta sonra İlhan İrem kendi bestesi “Bazen neşe bazen keder / Birleşsin bütün eller” isimli 45’lik plağını hazırlıyordu.

ALTIN PLAK’A GİDEN YOL

Nihayetinde plak, 1973 yılında plakçılarda yerini alıyordu. İlhan’ın ilk bestesi olan “Birleşsin Bütün Eller”, 1972 yılında yaşanan İsrail-Arap savaşından yoğun bir şekilde etkilenmesi sonucu ortaya çıkmıştı. Şarkısında savaşa inat, kardeşlik ve barış mesajı veriyordu. Fakat plak sadece 96 adet satıyordu.

Bu bir hayal kırıklığı yaratıyordu. İlk plak, kendi birikimi ve babasından aldığı 4 bin 200 lira ile yapılmıştı. İlhan İrem Bursa’ya dönüyordu. 1972-1973 yıllarında Bursa’da çıkan Millet Gazetesi’nde “Müzik Dünyası’’ adıyla bir köşe hazırlamaya başlıyordu. O yılları; gazetenin sahibi Ertuğrul Mat, Demokrasi Yolunda Karınca Misali Bursa Günleri isimli kitabının 2. cildinde şöyle anlatıyor:

“... İlhan İrem Bursa lisesinde okurken, Millet’in müzik köşesini hazırlar; en çok satan plakların listesini plakçılardan alır neşrederdi. Bununla yetinmez, müzik bulmacaları sunar, kazananlara kendi parasıyla aldığı plakları hediye ederdi.’’ Yaklaşık 6-7 ay sonra Antuan Şoriz, genç şarkıcı ile bir plak yapmak istediğini ve bunu kendisinin finanse edeceğini söylüyordu. İkinci plak için İlhan’ın şarkıları hazırdı. 1974 yılında “Yazık Oldu Yarınlara” ve “Haydi Sil Gözlerini (Boşver Arkadaş)” 45’lik plağı piyasaya çıktı. Bu sefer ilgi beklenenin çok üzerinde oldu. Her iki şarkı da liste başlarında yerini aldı ve tüm Türkiye İlhan İrem ve müziği ile tanıştı. Plağın satış rakamı 160 bine ulaştı. İlhan İrem dönemin en büyük müzik ödülü olan Altın Plak’ı almaya hak kazandı.

 BURGAZ’DAN MİLYONLARA

İstanbul-Bursa arası mekik dokumaya başlayan İlhan İrem ailesi ve sevenlerinden hiç kopmaz. 1975 yılında Burgaz’daki yazlıklarında büyük ilgi görecek olan “Anlasana” isimli şarkısını yapıyordu. Bu şarkı hakkında daha sonra şunları söylüyordu:

“1975 senesinde artık zorunlu hale gelen İstanbul’a taşınma arifesinde, Bursa’da Burgaz adlı sayfiye köyünde yazlıktaydık ve orada benliğimdeki değişimlerin başlangıcı olarak anımsadığım bir haberci rüya gördüm. Uyandım ve sabaha karşı gitarımı da yanıma alarak, rüyamda bana tarif edilen kireç ocağı sahillerine gittim. Tarifsiz duygularla günün ilk ışıklarına kadar ‘Anlasana’yı besteledim. Çok rüzgârlı bir sabaha karşıydı, yıldız poyraz vardı ve sanki dalgaların köpükleri satır satır sözleri ve melodileri taşıyordu. Böylesine değişik bir şey, daha önce hiç yaşamadığım bir yıkanmışlık duygusu içerisindeydim. Günün ilk ışıkları ile şarkı tamamlanmıştı ve anlaşılmaz bir şekilde o dalgalar ve hava duruldu ve ben inanılmaz bir doğum sonrası heyecanı ile eve döndüm.” İşte “Anlasana” şarkısının sözleri:

“Her sevincin, her kederin / En ölümsüz sevgilerin / Sonsuz denen göklerin / Her şeyin bir sonu varsa / Ayrılıkların da sonu var! / Bir gün çıkıp geleceksin / İçimde bir ümit var / Yeniden seveceksin / Yıllar var ki ben böyle / Bekliyorum özleminle / Anıların, umutların kaldı bende / Anlasana / Biraz daha gerçekleri anlasana...”

SERÜVENİN TEMEL TAŞI

1975 yılında, 20 yaşlarında ‘Anlasana” ve “Ne Güzel Bak Yaşamak” isimli 45’lik plağı yayınlandı. Çıktığı dönem oldukça ses getirdi ve sevildi, İlhan İrem hitlerinden oldu. Kendisi, şu sözlerle dile getiriyordu bu başarıyı:

“‘Anlasana’ benim için çok özel bir şarkı. Hiçbir şarkımı diğerinden ayırt etmem, edemem ama ortaya çıkışı, yaratılışı, o zamanki çocuk yaşımda bana çok tuhaftı, sanki göksel bir buluşmaydı ve ben ilk kez böyle bir şeyle karşı karşıya kalıyordum. ‘Anlasana’ ile küçük kentteki küçük odamdan ilk kez çıkmıştım. Kâinatla buluşmuştum, öyle düşünüyorum. Bugün düşüncem içerisinde bu yüzden inanıyorum ki İlhan İrem’in müzikal serüveninin temel taşı ‘Anlasana’dır. Bursa’nın Burgaz köyünden milyonların diline ulaşan bir şarkı...”

1975 yılında “Bir Varmış Bir Yokmuş (Kuklacı Amca)”, “Hasretim Sana”, “Ver Elini”, “Üzülme Dostum”, 1976 yılında “Havalar Nasıl”, “Gözünü Seveyim”, 1977 yılında “Sensiz de Yaşanıyor (İşte Hayat)”, “Son Selam”, 1978 yılında “Sen Bilirsin”, “Ayrılık Akşamı (Sazlıklardan Havalanan)”, 1979 yılında “Bir Zamanlar”, “Yeni Bir Şarkı”, 1980 yılında “Er Mektubu Görülmüştür”, “Bal Ağızlım” isimli 45’likleri yayımlanıyordu.

Bütün plakları beğeni ile karşılanıyordu. İlhan İrem artık Türk pop müziğinin Romantik Prensi olmuştu ve her ürettiği şarkı listelerde ilk sıraları almaya başlamıştı. 1979 yılında “Sevgiliye” isimli ilk senfonik rock albümünü yapıyordu. Bu albümde Nâzım Hikmet’in “Hoş Geldin Kadınım” isimli şiirini de besteliyordu. Yine aynı albüm içinde bulunan “Bir Yıldız” isimli şarkı ile 1979 Eurovision Şarkı Yarışması’na ilk defa katılıp, finale kalıyor, fakat yarışmayı tamamlayamadan askere gidiyordu...

KOMEDİ VE EUROVİZYON

Finallerde yarışabilmesi için TSK’dan İlhan İrem’e özel izin verildiği halde, sanatçının bağlı bulunduğu plak şirketi bu süreçte “Bir Yıldız” şarkısının yer aldığı “Sevgiliye” isimli albümü yayınladığından, kurallar gereği diskalifiye oluyordu. İlhan İrem 1988’de “Yurtta Barış Dünyada Barış” ve 1990’da “Komedi” adlı besteleriyle iki kez daha Eurovision yarışmasına katılıyordu.

Asker İlhan İrem, 1979-1980 yılları arasında Erzincan-Sivas ve Doğu Anadolu’daki üçüncü ordu bölgelerinde vatani görevini yapıyordu. Müzik ve beste çalışmalarını orada da bırakmıyordu. 1980 yılının ekim ayında vatani görevi bitiriyor ve Bursa’ya ailesinin yanına dönüyordu. Askerlik dönüşü Uludağ’ın eteklerinde sisler içindeki Bursa’yı görünce çok etkileniyordu. Aracını yolun kenarına çekip “Olanlar Olmuş” isimli şarkısını yazıyordu.

Evet 13 Ekim 1980 Cumartesi günü İlhan İrem, asker ocağından baba ocağına adımını atıyordu. Hacılar Mahallesi Yeniyol Sokak’taki evlerinde, annesi Mesude Hanım, babası Nahit Bey, ağabeyi ve yengesi büyük bir özlem ve mutlulukla karşılıyorlardı onu. Yemekler yeniliyor, askerlik anıları anlatılıyor, şarkılar söyleniyordu...

Ardından 1980 yılında askerde bestelediği “Er Mektubu Görülmüştür” ve “Bal Ağızlım” isimli 45’lik plağı yayımlanıyordu. 1981 yılında yine askerde yaptığı bestelerden oluşan “Bezgin” adını verdiği albümü çıkıyordu. Bu albüme askerlik dönüşü Bursa’da yazdığı “Olanlar Olmuş” şarkısını da ekliyordu. Bu şarkı albümün en çok sevilen parçası oluyordu...

Çalışmaları son hızıyla devam ediyordu. 1983’te “Pencere...”, 1985’te “Köprü...”, 1987’de “Ve Ötesi...” isimlerini verdiği albümleri yayımlandı. 13 Ocak 1984’te, 10 yıl sonra doğup büyüdüğü şehirde, Çelik Palas Oteli’nde 21 günlük programla Bursalı dinleyicileriyle buluştu. Hakimiyet gazetesinde “İlhan İrem ve Bursa Günlüğü” başlığıyla Bursa programı günlüklerini yayımladı. Bir ay sonra, 26 Şubat 1984’ten itibaren her gün Bursa Hakimiyet gazetesinde “Sevecen” başlığı altında topladığı günlük yazılarını “Yaşayan Bursa” ekinde Bursalı okuyucularla paylaştı.

TÜRKİYE’NİN İLK ROCK FESTİVALİ

1986 yılında İlhan İrem, arkadaşı İsmail Uçkan’la birlikte Çatı Rock’n Roll’ü Bursa’ya taşımak üzere bir konser düzenledi. Organizasyonun adı “1.Bursa Rock Festivali” idi. 21 Temmuz 1986’da Ak Baba, Kolon, Mavi Sakal ve Mu grupları ile gerçekleşen bu festival, Türkiye’nin ilk rock festivali olma özelliğini taşıyordu. Ardından ikinci ve üçüncü Bursa Rock Festivali yapıldı. 1990’lı yıllarda Yusuf Eker ile birlikte Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda resital veriyorlardı.

İlhan İrem’in hayatı sanatla dolu idi. 1996 yılında ilginç bir sergi açıyordu. Bursa Oto A.Ş’de araba galerisinde, 1985’ten başlayarak yaptığı 20 soyut eserini “Işık ve Sevgi” adını verdiği sergisinde Bursalı dostlarının beğenisine sunuyordu. Hem Bursa’dan hem de Bursa dışından sevenleri onu yalnız bırakmıyordu...

4 Haziran 2016’da Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda 55. Uluslararası Bursa Festivali’nde “Yıllardan Sonra” ismini verdiği konseriyle memleketi Bursa’da 30 yıl aradan sonra ilk defa konser veriyordu. İlhan İrem doğduğu, büyüdüğü bu şehirden hiçbir zaman kopmuyordu. Her fırsatta Bursa’ya geliyordu. Bursa İlhan İrem idi, İlhan İrem de Bursa. Çünkü İlhan İrem denildiğinde akla ilk Bursa geliyordu ve ardından dillere ve gönüllere yerleşmiş romantik sevgi ve barış dolu şarkıları... Şarkılarının bir köşesinde Bursa saklanmış gibi idi.

14 yaşında Bursa Koleji’nde başlayan müzik aşkını, âşık gönüllere meşk etmişti. Sanatın her yönü ile dopdolu olan İlhan İrem; 10 45’lik plak, 24 albüm,7 kitap yayımladı. Pek çok ödül aldı. Kişisel resim sergileri açtı ve sayısız konserler verdi. Işığı ile sevenlerini aydınlatan ve sevgisiyle kucaklayan ‘Işık ve Sevgi’nin adamı İlhan İrem.28 Temmuz 2022’de Böbrek yetmezliği nedeniyle kaldırıldığı hastanede 67 yaşında hayata gözlerini yumdu…

Işık ve Sevgiyle kal İlhan İrem.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.