SON DAKİKA
Hava Durumu

ÖMRÜNÜ SPORA ADAMIŞ DÜNYA ŞAMPİYONU BİR DOKTOR: MEHMET MURAT KAÇAR

HAYAL ETTİ VE EN İYİSİNİ YAPMAK İÇİN YOLA ÇIKTI… Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Mehmet Murat Kaçar üreten, yorulmadan insan için mücadele veren bir doktor. Mesleğinin yanı sıra araştırmacı yazar, siyasetçi ve sporcu. Pek çok alanda aktif görev alarak önemli işlere imza atmış olan Murat Kaçar, genç yaşlarda başladığı ve halen devam ettiği atletizm sporunda

Haber Giriş Tarihi: 19.04.2022 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 19.04.2022 00:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursasehrengiz.com/
ÖMRÜNÜ SPORA ADAMIŞ DÜNYA ŞAMPİYONU BİR DOKTOR: MEHMET MURAT KAÇAR

HAYAL ETTİ VE EN İYİSİNİ YAPMAK İÇİN YOLA ÇIKTI…

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Mehmet Murat Kaçar üreten, yorulmadan insan için mücadele veren bir doktor. Mesleğinin yanı sıra araştırmacı yazar, siyasetçi ve sporcu. Pek çok alanda aktif görev alarak önemli işlere imza atmış olan Murat Kaçar, genç yaşlarda başladığı ve halen devam ettiği atletizm sporunda uluslararası pek çok başarının sahibi

Bugün 75 yaşında olmasına rağmen yaşam enerjisinden bir şey kaybetmeyen Sayın Kaçar, nezaketle özdeş “Hiç yaşınızı göstermiyorsunuz” cümlesinin tam da vücut bulmuş hali.  Günümüz gençlerine iyi bir örnek olabilecek hayatında, İngiliz edebiyatının önemli yazarlarından George Orwell’ın “Hayal ettiğiniz her şey gerçektir” cümlesi O’nun yaşama bakış biçimi…

HAYATI VE AİLESİ

1 Ocak 1946’da İstanbul’da doğdu. Ortaokul ve liseyi İstanbul Vefa Lisesi’nde okudu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1970’de mezun olduktan sonra Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yüksek lisansını yaparak çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında uzmanlaştı.

Üniversite yıllarında öğrenci temsilciliği yaparken Tıp Fakültesi yönetiminde görev aldı. Bu durum bir öğrenci temsilcisinin Tıp Fakültesi yönetim kurulunda görev alması bakımından bir ilkti. Bu konuda: “Dünya’da “1968 olayları” olarak bilinen, Fransa’dan öğrenci hareketi olarak başlayıp tüm Dünya’yı etkisi altına alan etkinliklerin toplumsal ve ekonomik sonuçlar Türkiye’de de hissedildi. Toplumda geleneksel kuralların reddedilmesi ve otoritenin sorgulanmasına yol açan özerklik, kişisel gelişim, yaratıcılık, bireye önem verilmesi gibi yeni değerler ortaya çıktı. Türkiye’de öğrenci olaylarının gündeme gelmesi üniversitelere de yansıdı. 1969-1970 eğitim yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan seçimler sonucu Tıp Fakültesi Yönetim Kurulunda öğrenci temsilcisi olarak yer aldım. Eğitim ve öğrenciyi ilgilendiren her konuda yönetim kuruluna katılır, fikir beyan eder, oylamaya katılırdım. Bu özgürlük ortamı 1970 sonrası ortadan kaldırıldı. Ben üniversite tıp fakültesi yönetim kuruluna seçimle gelip katılan ilk ve son öğrenci temsilcisi oldum. Türkiye 50 yılda demokratik özgürlükler bakımından nereden nerelere savruldu. Bu basit örnek bile bunların küçük boyutta bir kaydıdır” diyor.

1972’de Bursa SSK hastanesinde pratisyen hekim olarak göreve başladı. Aynı dönem Tofaş Otomobil Fabrikası’nda işyeri hekimliği yaptı. Bursa-Bilecik Tabip Odası’nda 1977’den 1981 yılına kadar saymanlık görevinde bulundu.  1982’den 1992’ye kadar serbest hekim olarak çalışan Murat Kaçar bu yıllar boyunca tabipler odasının yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu ve büyük kongre delegesi olarak da hizmet verdi.

1992’den 1997’ye kadar Çekirge SSK Hastanesi’nin başhekimi olarak çalıştıktan sonra, 1999-2005 yılları arasında Özel Bursa Vatan Hastanesi’nde, 2005-2008’de Özel Ren Tıp Tanı Merkezi’nde, 2009-2011’de İstanbul Özel Avcılar Anadolu Hastanesi’nde, 2014-2016’da İnegöl Özel Cihangir Hastanesi’nde, 2011-2014’de İnegöl Özel Selenay Tıp Merkezi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Olarak çalıştı. Kısa bir aradan sonra 2016’dan beri Selenay Tıp Merkezi’nde çocukların sağlığı için doktorluk mesleğine devam ediyor.

Kendisinin çok sayıda spor ve tıbbi konularda yayınlanmış bilimsel makalesi, Bursa’nın pek çok yerel gazetesinde yayınlanmış çeşitli makale ve köşe yazıları bulunmaktadır.

Emekli Bankacı Perinaz Kaçar Hanımefendinin eşi, Barış ve Ufuk Kaçar’ın babalarıdır. Her iki oğlu da babalarını örnek almış birer milli basketbolcu. 1972’de doğan Barış Kaçar A.B.D. Boston New Hampshire Üniversitesi Business Administration (iş idaresi) mezunu. Sırasıyla Bursa DSİ Spor, Galatasaray, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Ankara TED Kolej takımlarında oynadı ve 45 defa milli oldu. ABD Koleji Ligi NCAA’de Doğu Liginde, New Hampshire College Forması ile Final Four oynadı.

1976’da doğan Ufuk Kaçar ise Bilkent Üniversitesi 4 yıllık Turizm Meslek Yüksekokulu İngilizce bölümü mezunu. Profesyonel basketbol yaşamında Bursa Oyak-Renault, İzmir Karşıyaka, İstanbul Tekel, Ankara Türk Telekom, Ankara TED Koleji, Bandırma Banvit, Antalya Kepez Belediyesi, Konya Selçuk Üniversitesi, İzmir Aliağa Petkim ve İstanbul BB Basketbol takımlarında oynadı. Kırk defa milli formayı giydi.

SİYASET YILLARI

Murat Kaçar SSK Bursa Hastanesi başhekimliğinden ayrılıp emekli olduktan sonra 1998 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldu. Aynı yıl il başkanlığı seçiminde aday olan Murat Kaçar İl Başkanı Sadık Çakar ile yaptığı yarışı 171’e karşı 169 oyla kaybetti.

1999 genel seçimlerinde Parti Başkanı Deniz Baykal’ın seçim kazanamayacağını düşündüğü illere yönelik “Belki yerelden güçlü bir aday gelir de bize ekstra bir milletvekilliği getirir” düz mantığı ile aldığı ön seçim kararı ile ilgili yaşanan olayları şöyle anlatıyor:  “Ben de ön seçim kararı sonucu aday adayı olarak ön seçim yarışına katıldım. Seçime bir hafta kala CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ön seçim yapılacağı ilan edilen Bursa’da milletvekili sıralamasında kontenjan adayı olarak birinci sırada CHP kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Okutucu’yu ilan edip listenin başına oturttu. Genel başkanın bu antidemokratik kararı üzerine ben ve Bursa CHP İl Başkanı Avukat Hasip Öztürk istifa ettik. Ancak ilçe seçim kurulu basılı seçim listelerinde gerekli değişikliği yapmadan seçime gittiğinden bizim de isimlerimizin yazılı olduğu listelerle sandığa gidildi ve oylama sonucu sandıktan 1316 oyla beni 1.sırada, 1300 oyla Hasip Öztürk’ü 2.sırada çıkardı. Mustafa Şenyurt 1291 oyla 3.cü, Kemal Demirel 1283 oyla 4.cü sırada yer aldılar. Seçim sonuçları gece yarısı 01.00 gibi kesinleşince, telefonla Parti Genel Başkanı Deniz Baykal’ı aradım.”Sayın genel başkan, Bursa’da önseçim sonuçları elinize ulaştı mı, sandıktan birinci sırada çıktığımı biliyor musunuz?” diye sorduğumda, “evet doktor” diye cevap verdi. Ben “Sayın genel başkan, Bursa’da sandıktan çıkan sonuçlara yani demokratik teamüle saygı duyacak mısınız?” diye sorduğumda “Doktor, hem ülkemiz, hem Bursa için en iyi seçimi yapacağıma inanabilirsiniz” dedi. İki gün sonra 1998 milletvekili Bursa aday listesi 1.sırada Güldal Okutucu, 2.ci sırada Mustafa Şenyurt, 3.cü sırada Kemal Demirel olarak ilan edildi. Milletvekili seçimleri CHP ve Baykal için tam bir hezimet oldu ve Parti %10 barajının altında kalarak milletvekili çıkaramadı. Seçim sonrası bu hezimetin faturası Deniz Baykal ve parti yönetimine kesildi. Yapılan olağanüstü kurultayda, salonda resmi dolaştırılan Deniz Baykal yuhalandı, kurultay salonuna utancından gelemedi ve Altan Öymen parti başkanlığına seçildi.

Kurultayın ardından Bursa’da il başkanlığına rahmetli Yılmaz Akkılıç getirilirken Dr. M. Murat Kaçar da Başkan yardımcısı olarak il yönetiminde görev aldı. Bursa için bugün hala geçerliliğini koruyan “Bursa İl Yönetim 2000” raporunu hazırlayarak Çanakkale’de yapılan bölge toplantısında Altan Öymen ve merkez yönetiminin görüşüne sundu. Bu çalışma ulusal ve yerel basında hem haber olarak hem de köşe yazarları nezdinde çok ilgi çekti ve CHP Genel Merkezi’nde örnek bir çalışma olarak değerlendirilerek takdir topladı.

2002 milletvekili seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinden ayrılan Dr. Murat Kaçar İsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş’in kurduğu Yeni Türkiye Partisinden dördüncü sıra milletvekili adayı olarak seçime katıldı. Yeni Türkiye Partisi’nde bulunduğu yıllarda mevcut siyasi durum hakkında şu yorumu yapıyor Murat Kaçar: “Seçimlere kısa bir zaman kala Türk siyaset hayatında 7 şiddetinde deprem etkisi yaratan bir olay oldu. Bülent Ecevit’in partisi DSP’ye kurtarıcı olarak Dünya Bankası’ndan gelen ve kemer sıkma politikası ile Türkiye’nin Ekonomik yıkımdan düzlüğe çıkmasını sağlayan Kemal Derviş, bugün dahi neden yaptığı anlaşılmaz bir siyasi manevra ile iktidara yürümekte olan Yeni Türkiye Partisi’nin dibini oyup, İsmail Cem, Hüsamettin Özkan’ı ortada bırakıp, Deniz Baykal’ın yanına geçti. Seçimden sonra da tarihi misyonunu tamamlayıp sessizce Türk siyasi hayatından çekilerek Dünya Bankası’ndaki görevine geri döndü. Kemal Derviş’in gelecekte yazacağı otobiyografisinde, Türk siyasetinin bu karanlık sayfalarına nasıl bir yorumla ışık tutacağını merakla bekliyorum.”

Siyaset hayatında son olarak 2004 yılı yerel seçimlerinde SHP’nin adayı ve solda 6 partinin (solda demokratik güç birliğinin ortak adayı olarak; DEHAP, EMEP, ÖDEP, ÖTP, SP) Büyükşehir belediye başkanlığı için kolları sıvadı. Bu yarıştaki adaylar şöyle idi: Ak Parti adayı Hikmet Şahin, CHP adayı Gürhan Akdoğan, DSP adayı Avukat Ali Arabacı, SHP ve demokratik güç birliği adayı Dr. Murat Kaçar, DYP adayı İnş. Yüksek Müh. Cevdet Yüce, Genç Parti adayı Zülfikar Yüksel, Saadet Partisi adayı Selim Sait Terzioğlu, MHP adayı Fevzi Zırhlıoğlu, ANAP adayı Erkut Varal. Ülkede esen Ak Parti rüzgârı ile bu seçimi Hikmet Şahin kazandı. Bu olaydan sonra aktif siyaset yaşamını noktalayan Dr. Murat Kaçar o döneme ve bugüne dair şunları kaydediyor:

“Siyaset yaşamımı bu kayıptan sonra noktaladım. Sporda, çocuk doktorluğunda gösterdiğim başarıyı, siyasette gösterdiğim söylenemez. Siyasette başarılı olmanın yolu Türkiye gibi demokrasinin kurallarını tam sindirememiş ülkelerde, lidere kayıtsız şartsız biat etmekten geçiyor. Bir siyasi lider parti içi demokrasiye saygı duymuyor ve gerçekleşmesi için çaba göstermiyorsa, iktidara geldiğinde ülkeye demokrasiyi nasıl getirir. Günümüz partilerinde de lidere tapınma, yalakalık yapma, tam biat etme kültürü aynen devam ediyor. Demokrasinin var olması için yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesinin uygulanması gerekir. Günümüz Türkiye’si gibi tüm yetkilerin tek adamda toplandığı, yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığının ortadan kalktığı bir ülkede demokrasi olmaz, monarşi olur. Ülkem insanının kendisine giydirilmek istenen bu deli gömleğini kabul etmeyeceğine inanıyorum. Liderlik, başkanlık ve yöneticilik 3 ayrı kavram ve niteliktir ama çoğu kez bunlar birbirine karıştırılır. Dünya siyaset tarihinde çok ender olarak bu üç özellik aynı kişide birleşir: O kişi Mustafa Kemal Atatürk’tür.  

Sonuçta siyaset yapmaya soyunan insanın önündeki en büyük engel kişilik yapısı ile siyasetin kuralları arasında sıkışıp kalmasıdır. Oyunu kurallarına göre oynayanlar, bu tiyatroda yer alabilirler, geri kalanlar ise bu arenadan kısa sürede çekilirler veya kaybolurlar. Bu konuda hayatın bana öğrettiği gerçek; gücünü başarılı olduğun alanlara yönlendir, başarısız olduğun alanlardan, daha fazla güç ve enerjini tüketmeden çekil. Ben de bu gerçeklerin ışığında akıl ve beden sağlığım elverdiği sürece, başarılı olduğum alanlarda yani çocuk hekimliğine, sportif yaşamıma devam ediyor ve araştırmacı-yazar kimliğimle Türk spor ve atletizmine kalıcı eserler bırakmaya çalışıyorum.”

SPOR YAŞAMI

1963-1976 yılları arasında Galatasaray atletizm takımında 110 metre engelci olarak yarıştı Dr. Mehmet Murat Kaçar. Otuzbeş defa milli formayı giydi. Gençler ve büyükler kategorilerinde 8 Türkiye rekoru kırdı. Balkan oyunları, Akdeniz oyunları ve pek çok uluslararası yarışmalarda ülkemizi temsil etti. 1986’dan beri masterlar yaş kategorisinde 1 Dünya şampiyonluğu, 6 Dünya ikinciliği, 3 Dünya üçüncülüğü, 6 Avrupa şampiyonluğu, 3 Avrupa ikinciliği, 4 Avrupa üçüncülüğü, 24 Balkan birinciliği, 11 Balkan ikinciliği, 4 Balkan üçüncülüğü elde etti.

“Ailemde sporcu bildiğim kadarı ile yoktu. Annem ev hanımıydı. Sohbetlerde babamın herhangi bir spor hikâyesini de duymadım. Ama yine de genlerde spora yatkınlık var ki benden iyi bir atlet, iki oğlumdan da iki başarılı basketbolcu çıktı.”

Türkiye’de bilimsel tarama ile yeteneklerin ortaya çıkarıldığı bir spor ortamının olmadığı 1962 yıllarında lise öğrencisi iken, İstanbul Dolmabahçe stadında düzenlenen uluslararası atletizm yarışmasında ünlü Fransız atletlerini izleme imkanı bularak yarışmada bir kaleden diğer kaleye cirit atan Fransız atlete hayran olan ve 100 metre yarışında yine ünlü bir Fransız atlet olan Piguemal’in yaptığı 10.7’lik derecesi ile heyecanlandığını belirten Dr. Murat Kaçar spor hayatının nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Okulda sınıf arkadaşım Mehmet Gesaş bir gün bana “Murat ben sahada çalışmaya ve koşmaya başladım. Gel beraber stada gidelim” deyince birlikte Dolmabahçe stadının yolunu tuttuk. Beni antrenörlerle tanıştırdı. O zaman sahada iki ünlü spor adamı -şu anda rahmetle anıyorum- Şevki Koru Hoca ve Rıza Maksut İşman vardı. Şevki Hoca daha çok uzun mesafecilerle ilgilendiği için bana Rıza Maksut Hoca sahip çıktı. Bana şöyle bir baktıktan sonra “Oğlum senin bacakların uzun, senden iyi bir 800’cü olur” dedi ve ben 800 antrenmanlarına başladım. Ama ne mümkün! Anaerobik kapasitem gelişmiş olup, aerobik kapasitem zayıf olduğundan ve Rıza Hoca’nın verdiği antrenmanlar da 400’ler 600’ler, 4 tekrar, 6 tekrar… Ama ben fenalık geçirmeye başladım, bacaklarım gitmiyor, başım dönüyor, bayılacak gibi oluyorum ya da kusuyorum. On günde Mehmet Gesaş’a “bittim, tükendim” deyip bırakmanın eşiğine geldim.

İşte tam bu sırada Galatasaray’ın iki yöneticisi –yine rahmetle anıyorum- Cemal Anadol ve Tevfik Tiryakioğlu benimle ilgilendiler. Tevfik abi “Oğlum Murat bu engel, atla bakayım üzerinden” dedi. Engel diye önüme iki tane demirin üzerine konmuş tahtayı çıkarttılar ve engelin üzerinden atlayınca “Hah tamam, sen bu işi yaparsın” dedikten sonra sırtımdan büyük bir yük kalktı ve bu büyük bilimsel yaklaşım(!) beni tekrar sahaya ve istekle çalışmaya yöneltti. Rıza hocama da durumu anlattıktan sonra istemeye istemeye “eh ne yapalım, hadi engel çalış” deyip isteksizce de olsa çalışmalarıma yardım etmeye başladı. Ama ben 1962 yılından bugüne kadar bana hayat arkadaşlığı eden engellerle tanışıp bugünlere gelme fırsatını yakaladım.  3 ay sonra 110 metre engellide yıldızlarda Halil Fıratlı’ya ait olan 16,8’lik Yıldızlar Türkiye rekorunu 16,3 ile kırdım. 1 yıl sonra da gençler kategorisinde 15,4 ile gençler Türkiye rekorunun sahibi oldum.

Zamanın atletizm federasyonu başkanları Naili Moran ve Jerfi Fıratlı’nın teşviki ile 1964 yılında Bükreş’de yapılan Balkan oyunlarına katılmak üzere A milli takıma çağrıldı.

Görgü, bilgi ve tecrübemin artması için çağrıldım. Daha sonra da ana kafile Türkiye’ye dönerken biz bugün büyük hoca, büyük insan, sevimli ve gerçek atletizm aşığı olan Sayın Nuri Turan hocanın başkanlığında 8 genç atlet Birinci Avrupa Gençler Atletizm Şampiyonasına katılmak üzere Varşova- Polonya’ya Bükreş’ten hareket ettik. Kafilede Mersin’den Nurullah İvak (çekiç atma), rahmetle anıyorum Ali Erte 800 metre, Tayfun Saybaşlı 100 ve 200 metre, İstanbul’dan Babür Kerim İncedayı (yüksek atlama -şimdi ünlü bir mimar ve ressam, İtalya’da yaşıyor-), Osman Karol (Gülle Atma), Ankara’dan Mehmet Ay, Erol Alaçam ve ben 110 metre engellide yarıştık. Ben yarışmaya kadar ayağıma yabancı çivili ayakkabı giymemiştim. Yerli çivili ayakkabılarda çiviler içeri doğru battığından her yarıştan sonra ayaklarım kan revan içinde kalırdı. Varşova’da bir polonyalı atletle eşofmanımı Adidas marka çivili ayakkabı ile değiş tokuş yaptım. O gece çivili ayakkabımı koynuma alıp, sarılıp yattım. Daha sonra engel ve çivili ayakkabı atletizm yaşamımın ayrılmaz bir parçası oldu.”

Çok çalışkan bir öğrenci olan Murat Kaçar’ın annesi o yıllarda spora zaman ayırmasından dolayı derslerinin kötüye gideceğinden endişe ederek oğlunun spor yapmasını hiç istemedi. Bu isteksizliği öyle üst boyutlara geldi ki bağlı olduğu kulüp, lisans işlemleri için nüfus cüzdanını istediğinde ağlayarak “ben sana o nüfus kâğıdını vermem, ancak benim ölümün üzerinden geçersin, oğlumun serseri olmasına izin vermem” dedi. Tam da bu olayın üzerine eve gelen babasının duruma el koyarak “al şu nüfus kâğıdını, kaybol ortadan, ben anneni idare ederim.” demesi üzerine lisansını çıkarabildi. Böylece Galatasaray kulübünde lisans çıkararak spor hayatına devam etme şansı bulan Murat Kaçar, 14 yıl bu kulübün sporcusu oldu. Türkiye şampiyonu takımının 1976’da Konya’da yapılan Türkiye atletizm kulüpler şampiyonasında takım kaptanı olarak da elit sporcu yaşamını noktaladı. Bu 14 yıllık süreç içerisinde 33 defa milli formayı uluslararası ikili ve çoklu yarışmalarda, Balkan oyunlarında, Akdeniz oyunlarında giydi.

Murat Kaçar spor hayatını anlatırken şu noktalara değiniyor: “Spor yaptığım yıllarda elde ettiğim 14,8’lik derecem Türkiye rekoruna çok yakındı. O zamanlar Türkiye rekoru 14,5 ile Çetin Şahiner’e aitti. İki yıl boyunca bu rekoru kırmak için elimden gelen her şeyi (doping hariç) yaptım. Defalarca 14,8 koştum ama rekoru kıramadım.

Spor ve sinema iki büyük arenadır. Her ikisi de bir insan öğütme değirmenidir. Sporda ne kadar başarılı olursanız olun seneler geçtikçe yeni ilahlar sahaya çıkacaktır. Sinemada da yeni yakışıklılar, yeni güzeller ortaya çıkacak ve bundan sonra eskilere anne-baba rolleri teklif edilecektir. Ben de uzun yıllar Çetin ağabeyle milli takımda 110 metre engellide değişmez ikili olarak yarıştıktan sonra arenaya Nurullah Candan, Cem Dinç gibi yeni ve başarılı sporcular gelmeye başladı. Onları tekrar geçebilmek için daha çok çalıştım ama bu yetmedi. Bazen hayatta bir yerlere geldikten sonra ikinciliğe, üçüncülüğe indiğinizde önünüzde iki yol vardır; Ya ikinci, üçüncü adam olmaya razı olursunuz ya da zirvede iken adınızı fazla yıpratmadan noktalamayı yaparsınız. Ben ikinci şıkkı seçtim.

Herkes Tıp Fakültesi ile birlikte bu kadar çalışma ve zaman ayırma gerektiren atletizmi nasıl beraber yürüttün diye sorar.  Ben insanların “Ah şekerim o kadar yoğunum ki spor yapmayı çok istiyorum ama vakit bulamıyorum” bahanesine gülüp geçerim. İnsan bir olayı yapmak istiyorsa ve o olay yaşamında birinci sıraya çıkmışsa, onu yaşamak için her şeyden fedakârlık edip zaman ayırmalıdır.”

1970 yılında Tıp Fakültesini bitirip doktor olduktan ve evlenip 1972’de bir de çocuk sahibi olunca mesleki çalışmalar ve yaşamın yeni getirdikleri bir süre spora daha az zaman ayırmasına neden oldu.

1974 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ana bilim dalında asistanlık başlayınca spor hayatı 2 yıl daha devam etti. “Artık takatim tükenmişti. Bir gün evde, bir gün nöbette kalıp, 48 saat sonra pestil gibi eve gelmeye başlayınca, değil antrenman yapacak, ayakta duracak halimin kalmadığı anlar artmaya başladı ve 1976 yılında elit sporculuk hayatıma doktorluk ve çocuk uzmanlığımı alabilmek için ara vermek zorunda kaldım.”

MASTERLER ŞAMPİYONASI

1979 yılında pediatri uzmanlığını aldıktan sonra 1979-82 yıllar arasında Uludağ Üniversitesi çocuk sağlığı ve hastalıkları ana bilim dalında baş asistanlık görevinde bulundu. Doçentliğine 1 yıl kala üniversiteden ayrılıp özel muayene ve hasta bakımına başladı. Ta ki 1986’da bir gazetede “Avrupa Masterler Şampiyonası İsveç Malmö’de yapılacak” yazısını okuyana dek: “Bu haberi görünce yarışmaya kaydımı yaptırdım ve eşimle İsveç Malmö’ye gidip Türk bayrağını taşıyıp, yarışmaya katılan tek Türk atleti olma onurunu yaşadım. Bu yarışmada 40 yaş 110 metre engellide Avrupa 6.sı (16,8) oldum. Yarışma öncesi ısınırken yanımda ısınan yarışmacıların hepsinin benden daha uzun boylu, daha yapılı olduğunu görünce bayağı bir umutsuzluğa kapıldım. Sonra biraz ileride kısa boylu Yunanlıyı görünce içime su serpildi. Geçebileceğim adamlar da var diyerek kendime moral verdim. Ancak yarışta ben dâhil uzun boylu olanların hepsi, o kısa boylu olan Yunanlının arkasına takılarak yarıştık. Daha sonra çok iyi dost olacağım Yunanlı Malatidis Mihalis hepimizi geçip Avrupa Şampiyonu oldu. O, kısa boylu ama çok süratli ve çok çabuk bir atletti. 11 yıl boyunca Dünya, Avrupa ve Balkan şampiyonalarında -1997’de rahmetli olana kadar- hep birinci oldu. Bana da en iyi ikincilik kaldı. Malmö’deki yarışma sonrasında kendi kendime ‘Oğlum Murat, sana buradan ekmek çıkar. Hayal et, çalış, başarı nasılsa gelecektir’ dedim. Çalışmaya ve antrenman dozlarını artırmaya başladım. Avrupa şampiyonluğu hayalime bundan tam 15 sene sonra 2001’de Fransa’nın Bordoeux kentinde yapılan Avrupa Masterler Yarışmasında kavuştum. 55 yaş 60 metre engellide 9.45’lik derecemle birinciliğe ulaştım. Bir yıl sonra bu şampiyonluğu 2002 yılında Almanya’da yapılan 13. Avrupa Pist Şampiyonası’nda 55 yaş 100 metre engellide 16,14 ile aldığım birincilik ve 2003 yılında İspanya’nın San Sebastian kentinde 4. Avrupa Veteranlar Salon Şampiyonluğunda 55 yaş 60 metre engellide 9.31 ile aldığım birincilikler takip etti.”

 

DÜNYA ŞAMPİYONU

Amerika Birleşik Devletleri’nin Puerto-Rico eyaletinde yapılan ve Türkiye’nin 3 kişi ile katıldığı 15. Dünya Veteranlar Pisti Şampiyonası’nda 70 yaş grubunda Hikmet Kandeydi sırık atlamada ve dekatlonda, 75 yaş grubunda Vedat Dinçer sırıkla atlamada Dünya şampiyonu olurken, Dr. Murat Kaçar da o zamana kadar ki en iyi derecelerinden birini, 15,53 ile elde ederek Amerikalı Dünya rekortmeni Kenneth Brinker’ın arkasından Dünya ikincisi olmayı başardı.

Artık bir hayalim kalmıştı, Dünya şampiyonu olabilmek. Bu hayalime de 2001’de Bordoeux’da elde ettiğim ilk salon Avrupa Şampiyonluğumdan tam 16 sene sonra, 7. Dünya Masterler Atletizm Şampiyonası’nda, Güney Kore’nin Daegu kentinde, 70-74 yaş, 60 metre engellide, 10,45’lik derecemle uluslararası arenada ulaştım. Bir Dünya Şampiyonu olarak Türk bayrağını direğe çektirip, ulusal marşımızı Dünya’ya dinletmek onur ve şerefini yaşadım. 1986 yılında, 40 yaşında, İsveç’in Malmö kentinde, Avrupa 6.sı olarak başladığım veteranlar maceram, 15 yıl sonunda Avrupa Şampiyonu, bundan 16 yıl sonra da Güney Kore’nin Daegu kentinde elde ettiğim Dünya Şampiyonluğu ile taçlandı. Okullarda verdiğim konferanslarda gençlere “sporun insan hayatındaki önemini” anlatırken bir yandan da eğitimlerini tamamlayıp bileklerine altın bileziği takmaları gerektiğini hep izah etmeye çalıştım. İnsan ne kadar büyük atlet, ne kadar büyük bir yüzücü, jimnastikçi, halterci olursa olsun zamana karşı durmak imkânsızdır. İstesek de istemesek de bir süre sonra yaşlanacağız. Yeni gençler gelip bizi geçecek, rekorlarımızı kıracak. Seyirci de yeni yıldızlara alkış tutacak. Bu nedenle bileğimizdeki altın bileziğe, yani mesleğimize, yaşamımızı sürdürmek için gereksinimimiz olacaktır. Yine gençlerin anlamakta zorluk çektiği bir konu da başarının geleceğini düşlemeleridir. 18-20 yaşlarındaki bir sporcuya Avrupa Şampiyonu olmak için 15 yıl, Dünya Şampiyonu olmak için bir 16 yıl beklemesi gerektiğini anlatabilmek mümkün değildir. Ama ben 40 yaşından sonra sabırla başarıya ulaşmayı hedefledim. Hayat ettim, çıtayı yükseğe koydum, çalıştım, başardım.”

‘KANININ SON DAMLASINA KADAR’

Dr. Murat Kaçar’ın spor yarışmalarında yaşadığı ve unutamadığı pek çok anısı var. Mesela 2012 yılında Almanya’nın Zittau kentinde yapılan Avrupa Pist Şampiyonası’nda 65-69 yaş grubu, 100 metre engellide 16,55’lik derecesi ile ikinci olduğu yarışta başa baş gittiği Dünya rekortmeni ve şampiyonu Alman Rolf Geese ile mücadelesinde, göğüs göğüse uzandıkları ipe, rakibinin vücut ağırlığını öne vererek birinci olmasını unutamıyor:

Çok iyi bir çıkış yaparak başladığım yarışta Dünya rekortmeni Alman Rolf Geese’i beşinci engelde yakaladım. Ondan sonra aramızda amansız bir çekişme başladı. Sekizinci engelde çok az farkla öndeydim. Geese dokuzuncu Engelde beni yakaladı. Onuncu engeli birlikte geçtik. İkimizde ipe göğüs göğüse uzandık ancak o biraz daha öne yattı ve beni göğüsle geçti. Bu hamleyi yaparken vücut ağırlığını öne aldığından kapaklandı ve yüzü bir anda tartan piste sürttüğünden kanlar içinde kaldı. Kürsüye ilk yardım yapıldıktan sonra yüzü gözü bant içinde çıktı. Türkiye’ye döndükten sonra Gazeteci Engin Aksöz’le yaptığım söyleyişi de; “Murat ağabey yarışı sağlam olarak 2. bitirmeyi mi yoksa aynı Rolf Geese gibi yüzün gözün kanlar ve çizik içinde birinci mi bitirmeyi tercih ederdin sorusuna “Tabii ki yüzüm gözüm kan revan içinde bitirmeyi isterdim. O yaralar kabuk tutup geçer ama benim ikinciliğim değişmez.” cevabını vermiştim. Sporda kişinin, kanının ve enerjisinin son damlasına kadar yarışmasına evet ama şiddete hayır. İnsanlar sahaya çıkar, yarışa eşit başlar ama bir kişi şampiyon olur.  Bu kural takım sporları için de geçerlidir. İki takım sahaya çıkar, kazanmak için ellerinden geleni yaparlar Ama sadece biri kazanır. Bunu tüm sporcular ve seyirciler içine sindirmek zorundadır.”

“SPOR BİR YAŞAM BİÇİMİ”

Dr. Murat Kaçar’a röportajlarda en çok sorulan sorulardan biri de “Bu kadar yoğun ve zorlu bir tıp eğitim hayatı içinde atletizm sporuna nasıl vakit ayırdın ve kaç yaşına kadar koşacaksın Murat Ağabey?” sorusudur. Kendisi “Beyin ve fizik sağlığım müsaade ettiği sürece, kalbim ve bacaklarım koşmama izin verdiği sürece cevabını veriyorum. Bir tıp doktoru olarak şu gerçeği biliyorum: Tanrı insanoğluna belirli bir yaşam süresi vermiş. Bugünkü bilgilerimizle yaşlanmayı durduramıyoruz. Hayatın bir başı ve bir sonu var. En güzel şey madem yaşlanmayı durduramıyoruz, içinde bulunduğumuz yaşın yaşam kalitesini artırmak. Bunun için de en güzel araç spor yapmak. İnsanların hayatında hep bir rol modele her yaşta gereksinimi olmuştur. Umarım yaşam hikâyem çok sayıda insana sporun bir yaşam biçimi ve felsefesi olduğu; her insan için her yaşta yapılabilecek bir spor branşı olduğunu hatırlatıp yaşamlarına sporu almaları için aracı olur. Bu konuda insanlara, sporda elde ettiğim başarılarla örnek bir kişi ve rol modeli olabildiysem, olabiliyorsam ne mutlu bana…” diye veriyor bu sorunun cevabını.

Sadece sporcu kimliği ile bile gençlerin dikkatle takip etmesi, örnek alması gerekir diye düşündüğümüz Dr. Murat Kaçar’ın umarız kalbi ve bacakları daha uzun yıllar çok sevdiği atletizm sporuna devam etmesine ve çok sevdiği doktorluk mesleğini yapmasına izin versin. Hayat hikâyesine yeni şampiyonluklar, madalyalar ve rekorlar ilave etmesini dileyerek “sağlıklı olarak daha uzun yıllar yaşa doktor ve sporcu Murat Kaçar” diyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.