SON DAKİKA
Hava Durumu

BURSA’YA ADANMIŞ BİR ÖMÜR: KAZIM BAYKAL

Bursa’nın Hoca Hasan Mahallesi’nde dünyaya gelen Musa Kazım Baykal, son üç padişah II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşat ve VI. Mehmet Vahdettin dönemlerini gören bir Osmanlı, sonrasında ise işgali, milli mücadeleyi ve kurtuluşu gören bir cumhuriyet yurttaşıydı.  

Haber Giriş Tarihi: 19.04.2022 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 20.04.2022 17:02
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursasehrengiz.com/
BURSA’YA ADANMIŞ BİR ÖMÜR: KAZIM BAYKAL

 

Araştırmacı-Yazar Kerim Bayramoğlu

Bir eğitimci bir aydın olarak Baykal, aramızdan ayrılalı 28 yıl oldu ama “Bir millet, atalarını anıtlarıyla anar ve tarihinin değerlerini onlarla tanıtır…” ilkesinden hareketle yeniden ayağa kaldırdığı tarihi mirasla kadim şehir Bursa’da bugün hala saygı ve sevgiyle anılıyor.

Ortaokul son sınıf öğrencisiydim… Yaşadığım şehre büyük bir ilgim vardı. Ailemizin büyüklerinden dinlediğim o eski Bursa’yı sokak sokak, mahalle mahalle gezerek keşfetmek istiyordum… Çocukluğumda Üftade Tekkesi çok ilgimi çekerdi. O zamanlar çok bakımsız bir haldeydi ve şehir merkezinden yürüyerek dik bayırı çıkar, tekkenin önünde Bursa’yı seyrederek soluklanırdım… Tekkenin içinde yaşayan yaşlı bir teyze vardı, kendisi Üftade’nin soyundan geldiğini söylerdi. Yürümekte zorluk çeken teyze, zile basıldığında camdan bakar keyfi yerindeyse anahtar atar yoksa “bugün git yarın gel” derdi!

İçerisi çok tılsımlı gelirdi bana, tekkeye ait eşyalar eski bir sandık içinde Aziz Mahmud Hüdayi’nin olduğuna inanılan ciğer sırıkları, devasa tespihler hepsi açıkta durur, yakinen inceleme imkanı olurdu yüzlerce yıllık eşyaları. Binanın bakımsızlığı korkutuyordu beni. Öyle ya “bir gün yıkılırsa ne olurdu?” demekten kendimi alamıyordum. Kuştepe bölgesini gezdiğim zamanlarda Molla Fenari, Somuncu Baba gibi tarihi camileri de görür incelerdim o sıralarda…

Hep o tabela dikkatimi çekerdi “Bu Eser Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Tarafından Onarılmıştır.” Şehrin hangi köşesine gitsem bu tabela ile karşılaşmamak mümkün değildi, özellikle de tarihi camilerde… “Bu eserleri bize emanet edenler bu restorasyonlar sayesinde ne kadar bahtiyar oluyorlardır hala eserleri yaşadığı için kim bilir” derdim.

Sahaflarla tanışmam da aynı yıllara rastlar benim… O yıllarda küçük bütçemle Bursa tarihi hakkında kitaplar alıyordum. Kazım Baykal’ın “Bursa ve Anıtları” isimli kitabını temin etmiştim. Hemen büyük bir merakla okumaya başladım. Hazine bulmuş gibiydim ve kütüphanemin en kıymetli eseriydi artık. Kitapla beraber Kazım Baykal ve Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nu daha iyi tanımış oldum. Kavaklı caddesini gezerken dikkatimi “Darul-Kurra” binası çekmişti, kapısının üzerinde “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu” yazıyordu. Kapalı olduğu için büyük bir merak ve ilgiyle camlarından içeriye bakıp tanımaya çalışmıştım. Daha sonraları açık görmek umuduyla çok defa geçtim önünden ama denk gelmedi. Yıllar sonra Kazım Baykal ve Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nun kitap ve broşürleri elime geçti. Bursa hakkındaki bilgilerime büyük katkı sağladı. Daha sonra Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Mesut Özkeser beyefendi ile tanıştık. Kazım Baykal hocayı ve kurumu konuştuk kendisi ile… Kurumun eski üyelerinden olduğu için benim de aralarında olmamı uygun buldular ve üye olarak kaydettiler. 7 Nisan 2019’dan bugüne Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu’nda ‘Yönetim Kurulu Üyesi” olarak bulunuyorum. Kurumumuzun değerli kurucusu rahmetli Kazım Baykal hocamızı vefatının 28. yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyorum. Zaten Kazım Baykal gibi bir Bursa aşığını şehre kazandırdığı yüzlerce eseri unutmak mümkün mü?

ÜÇ DİPLOMALI MEZUNİYET

Evet bu yazıda; yaşadığımız bu şehre değerler katmış insanlarımızı anmak, anlatmak boynumuzun borcu olduğunu düşünerek Kazım Baykal Hocamızdan bahsetmek istiyorum. 25 Aralık 1905 (1320) yılında, Bursa’nın Hoca Hasan Mahallesi’nde dünyaya gelen Musa Kazım Baykal, son üç padişah II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşat ve VI. Mehmet Vahdettin dönemlerini gören bir Osmanlı, sonrasında ise işgali, milli mücadeleyi ve kurtuluşu gören bir cumhuriyet yurttaşıydı.

Babası İbrahim Efendi’yi iki buçuk yaşında kaybetti. İlk öğrenimini 1915-1923 yılları arasında Dârulhilâfe Medresesi’nde aldı. Bursa’da oturduğu İntizam Mahallesi’ndeki evlerinde elektrik olmadığı için zaman zaman sokak lambasının altında ders çalışmak zorunda kalan Musa Kazım 1924’de, Bursa Dârulmuallimini’nden (Öğretmen Okulu) yeterlilik belgesi alarak 1927’de İstanbul Dârulfünûn İlâhiyat Fakültesi’nden,1928 yılında da Yüksek Muallim Mektebi Felsefe Bölümü’nden kendi deyimi ile 3 diploma alarak mezun oldu. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde Felsefe, Tarih, Sosyoloji branşlarında öğretmenlik görevinde bulundu.

Öğretmen olarak görev yeri 1929’da Kayseri Lisesi oldu. Ardından 1931’de Sivas Kız Muallim Mektebi’nde çalıştı, 1931-1933 yılları arasında askerlik vazifesinden sonra Niğde Ortaokulu’nda öğretmenlik ve Maârif Müdürlüğü,1936’da Diyarbakır Lisesi’nde felsefe ve tarih öğretmenliği yaptı. Diyarbakır surlarına hayran kalan ve o günden sonra tarihi abideleri araştırmaya koyulan ve bu ilgisinin sonucu Kazım Baykal’ın o yıllarda Halkevi Tarih ve Müze Komitesi’nden emekli Başöğretmen Süleyman Savcı ile hazırladıkları “Diyarbakır Şehri Broşürü” 1942’de CHP Diyarbakır Halkevi tarafından yayınlandı. Kazım Baykal, Kütahya Lisesi’nden sonra 1945’te atandığı Bursa Erkek Lisesi’nde tam 20 yıl boyunca Felsefe-Sosyoloji öğretmeni olarak görev yapacaktı. Diyarbakır başlayan eski eserlere merakı, Bursa’da daha da yoğunlaştı. Tarihi eserler hakkında ön ve detaylı bilgi edinmek için Bursa Kütüphanelerinde çalışmaya başladı. Osmanlı Kadı Sicilleri başta olmak üzere Şer-i Mahkeme kayıtlarını inceleyerek bilgiler edindi.

BURSA KOZA HANI VE MESCİDİ

1855 Büyük Bursa Depremi gibi çeşitli afetlerde ciddi hasar gören tarihi yapıların yeniden ihya edilmesi için şehrin önemli isimleriyle birlikte 1946’da “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu”nu kurdu. Kazım Baykal 1946’da yazdığı “Bursa Koza Hanı ve Mescidi” kitapçığında neden tarihe ve tarihi mirasa sahip çıktığını şu cümleyle özetliyordu:

“Bir millet, atalarını anıtlarıyla anar ve tarihinin değerlerini onlarla tanıtır…”

Bu cümle gerçekten de Kazıl Baykal’ın ömrü boyunca hayat felsefesi haline geliyordu. Nitekim Baykal’ın bu felsefesi tarihi eserleri koruma bilincinin Bursa’ya aşılanmasına öncülük ederken, kuruluşuna öncülük ettiği “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu” ilk toplantısını 26 Şubat 1946’da Bursa Halkevi Salonu’nda gerçekleştiriyordu. Öncesinde şimdiki adıyla Yeşil İslam Eserleri Müzesi’ni faaliyet merkezi olarak seçin Kurum’un ilk toplantısına katılan kurucu üyeleri şu isimlerden oluşuyordu:

“Vali Muavini Abdülkadir Keskin, Öğretmen Hilmi Erözdem, Avukat Hulusi Köymen, Öğretmen Kazım Baykal, Öğretmen Ahmet Muhtar Aykut, Tüccar Hüseyin Kocabaş, Tüccar Rıza İlova, Emekli Yarbay Necip Kartalkaya, Müze Müdürü Muavini Vecdi Kalyoncuoğlu ve Müze Müdürü Neşet Köseoğlu.”

Daha sonra Rıza İlova’nın Koza Hanı’ndaki bürosunda toplanan Kurum, Hulusi Köymen’i Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirdi. Köymen’in kısa süren başkanlığı döneminde Kurum’a yeni katılımlar oldu. Üyeler Bursa’nın yönetim ve ticaret hayatında söz sahibi kişilerdi ve şu isimlerden oluşuyordu: “Sigortacı Naci Kurtul, Tüccar Kadri Ergindemir, Tütüncü Ahmet Fikri Bozkaya, Yüksek Mimar Beşir Düvenli, Fabrikatör Selim Süter ile Bursa Belediye Başkanı Dr. Edip Rüştü Akyürek.”

Bursalıların gösterdiği ilgi ve güven ve faaliyetleri Kurum’a 11 Aralık 1947 tarihli 6671 Sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsü kazandırıyordu. Halkın ve kendi tespitleri doğrultusunda Bursa ve çevresindeki eserler hakkında titiz araştırmalar yaparak aslına uygun onarımı ya da inşasını yapmaya başladı.

HALK ARKALARINDAYDI

Yüksek Mimar Hüsrev Tayla, kurumun o yıllarda yaptığı restorasyonları hakkındaki görüşlerini bakın nasıl anlatıyor:

“Kurum üyeleri işe başlarken bir eski eserin nasıl restore edileceğini bilmiyorlardı. Yapmaları gerektiğine inanıyorlardı ama biz biliyoruz da demiyorlardı. Bu konuları bildiğine inandıkları her kişi ile ilişki kuruyor, yardım istiyor, beraber çalışmaya ikna ediyor ve dikkatle takip edip incelemesini biliyorlardı. Yetkilileri ve uzmanları konularına sahip kılıyorlardı. Bu kişiler, ustalardan, uzman mimarlara, belediye başkanı ve valilerden, genel müdürlere ve bakanlara kadar her seviyede oluyor ve hepsi de severek el uzatıyordu. Halk zaten arkalarında idi. Halk çoğu zaman Kurum’a yardım ederken, bazen de kendi başlarına yapmaya kalktıkları işlerde yardıma çağırıyor, başa çıkamadıkları yerde Kurum’a sığınıyorlardı.”

Tayla, merhum Kazım Baykal’ın bu konudaki birikimini ise şu cümleyle özetliyor:

“Kazım Baykal Hoca, uzman mimarların da bilmediği bazı şeyleri biliyordu. Bilimsel araştırma ve arşiv çalışmaları, özellikle Bursa Kadı sicillerinin değerini biliyor ve okuyabiliyordu.”

Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu, 1946’da faaliyetlerine Zağferanlık Mahallesi’ndeki (şimdiki adı Zafranlık Mahallesi) Bekir Dede Türbesi ile Karamazak Mahallesi’ndeki Kara Abdürrezzak Türbesi’nin onarımı ile başladı. Ardından askeri depo olarak kullanılmakta olan Şehadet Cami ile Abdal Türbe ve Cami’sinin onarılarak yeniden ibadete açılması sağlandı. Kurumun titizlikle yapmış olduğu restorasyonlardan bir tanesi de Koza Han’ın içindeki 1855 depreminde kubbesi çöken Bayezid Veli Mescidi oldu. Timurtaş Paşa mezarının ve İsabey Cami’nin yıkımdan kurtarılmasının yanı sıra Bursa için bir anıt eser niteliğinde olan Mevlit yazarı Süleyman Çelebi Türbesi’nin Kurum tarafından yapılması (14 Aralık 1952) Bursa’nın simgesi olmuş büyük anıtsal ağaçların da korunmaya alınması sağlandı. Mülkiyeti Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait olan 88 cami, 3 medrese, 1 muallimhane, 10 türbe, 7 mezar, 10 mezarlık, 3 hamam, 6 çeşme, 2 ihata duvarı, 1 köprü’nün onarımı ve ihyası gerçekleştirildi. Kurumun faaliyetleri dönemin siyasileri tarafından da desteklendi. Haşim İşcan, valiliği sırasında özellikle Süleyman Çelebi Türbesi inşaatında nakdi yardım sağladı, Hacılar Camii’ndeki onarımı da Vali Cahit Ortaç kendi bütçesinden karşıladı. Kamberler Camii yapılırken de Vali İhsan Sabri Çağlayangil’in yardımları oldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile olumlu ilişkiler kuruldu ve bu kamu kurumunun Baş Mimarı Ali Saim Ülgen ile Kazım Baykal arasında güçlü bir dayanışma doğdu.

MİLLİ MESELE: IRGANDI KÖPRÜSÜ

Kazım Baykal, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapması sebebiyle Anadolu’yu da gözlemleme fırsatı buldu. Seyahat etmesini seven Kazım Baykal, Dârulfünün’dan sınıf arkadaşı Kazım Gürpınar, Eski Eserleri Sevenler Kurumu’ndan meslektaşı Hüseyin Ayar’la birlikte İran ve Afganistan’ı, bir başka seferde de Tacmahal’e kadar uzanan Hindistan seyahatini gerçekleştirdi. Hac vazifesinin dışında Mısır’ı da ziyaret eden Baykal, 1970’li yılların başında staj için Fransa’da bulunan oğlu Bumin Baykal’ın daveti üzerine bu ülke ve Belçika’daki bazı şehirleri gezme fırsatı buldu. 1976’da trenle Viyana, Zürih, Roma ve Napoli’ye kadar uzanan bir başka geziye çıktı. Gördüğü ve gezdiği yerleri Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde yazı dizisi şeklinde yayınladı ve bu yazılar yoğun bir ilgiyle okundu.

Kazım Baykal’ın en çok arzu ettiği şey, Irgandı Köprüsü’nün restore edilerek Arasta-Köprü olarak hizmet vermesiydi. Araştırma çalışmaları sırasında ilerleyen yaşına rağmen ceketini çıkarmış, kollarını sıvamış bir halde köprünün altındaki ahırlar kısmında, mazgallarda derin uğraşlar verdi. 1975’te Budapeşte’deki Uluslararası Sanat Tarihi Kongresi’nde köprüyü bir bildiri ile dünyaya tanıtan Doç. Dr. Yılmaz Önge daha sonra köprü için bir restitüsyon projesi hazırladı. Zamanın Koruma Kurulu’na sunulan bu proje maalesef destek görmedi, modern bir yaklaşımla yeniden hazırlanması istendi. Bu beklenmedik karar karşısında, hayal kırıklığı yaşayan Kazım Baykal, Irgandı konusundaki çabalarını “bizden bu kadar” diyerek noktaladı. Baykal’ın milli mesele olarak gördüğü Irgandı Köprüsü’nün restorasyon hayalini ise 2003’te Osmangazi Belediyesi gerçekleştirdi.

BURSA’DAN BİR TARİH GÖÇÜP GİTTİ

Kazım Baykal, hayatı boyunca cemiyet adamı oldu, çevresindeki dost ve ahbaplarına güvenerek işlerin üstesinden gelmeyi başardı. Yüksek Mimar Hüsrev Tayla, Kazım Baykal’ı şöyle anlatıyor:

“Kazım Baykal’ı yeni tanıdığım zamanlarda bile hissedebildiğim cazibesini vurgulamak için anlatıyorum. O çevresine sevgi, dostluk hâlesi yayıyor, insanların kendisi ve birbirleri ile el ele vermesini sağlıyordu.”

Gerçekten de Kazım Baykal’ın faaliyetleri akademik çevrelerce yakından takip ediliyordu. Nitekim bu büyük tarih aşığı bilgilerinden istifade edilmek üzere İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından üniversitenin mimarlık tarihi ve restorasyonu enstitüsü üyeliğine tayin ediliyordu. Burada verdiği konferanslar ile restorasyon çalışmalarında edindiği bilgileri yarının mimarlarına aktarıyordu. Ayrıca kendisine 1992’de Uludağ Üniversitesi yönetimi, bir kadirşinaslık örneği göstererek “Fahri Doktora” unvanı veriyordu. Sağlığında öğrencileri tarafından 20 yıl hizmet ettiği Bursa Erkek Lisesi bahçesine büstü dikiliyor, hayattayken onore ediliyordu.

Kazım Baykal tedavi gördüğü Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 27 Temmuz 1993’te 88 yaşında hayata veda etti. Ulucami’de kılınan cenaze namazının ardından Emirsultan Mezarlığı’na defnedildi.

Gazeteci-Yazar Raif Kaplanoğlu Kazım Baykal’ın ölümü üzerine kaleme aldığı yazısında bu büyük insana atfettiği önemi şu cümleyle ifade ediyordu:

“Bursa’yı kuran Hanibal idi, yıkımdan koruyan da Kazım Baykal oldu.”

1993’te eski öğrencisi ve dönemin Belediye Başkanı Teoman Özalp, Büyükşehir Belediye Meclis Kararı’yla Çakırhamam Temiz Caddesi adını “Kazım Baykal Caddesi” olarak değiştiriyordu.

BİZLERE BIRAKTIĞI KİTAPLARI…

Kazım Baykal, her alanda ürün vermiş bir aydın ve eğitimciydi. Okullar için yazdığı “Sosyoloji-Mantık” kitaplarından Atatürk’ün Hayatı ve Memlekete Hizmetleri adlı eserine, Hac Kılavuzu isimli çalışmasından Kurumun çalışmalarının yanı sıra yıllık bilanço ve raporlarının yer aldığı pek çok kitap ve kitapçık hazırladı. Bursa Uludağ Halkevi Dergisi başta olmak üzere Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde 1953-1974 yılları arasında Bursa eski eserleri ve onların sorunları hakkında makaleler yazdı. Bir ömre 27 kitap sığdıran Kazım Baykal, Bursa hakkında yazılan tüm eserlerin kaynakçası oldu. En önemli eserlerinin başında gelen Bursa ve Anıtları isimli çalışmasının birinci baskısı 1950, ikincisi de bazı eklerle beraber 1982 yılında yapıldı. Baykal, bu kitabıyla Bursa’daki cami, mescit, medrese, han, hamam, tekke, zaviye, darul-kurra, mektep, türbe, çeşme, köprü, kilise ve havralarla birlikte sivil mimarlık örneği olan ev, köşk gibi tarihi değeri olan her ata yadigarını kayıt altına alarak sonraki nesillere kapsamlı bir bilgi sunumu yaptı.

Bir diğer önemli kitabı olan Bursa’da Ulucami’nin birinci baskısı 1950, ikinci baskısı da 1989’da yapıldı. Eser, Bursa Ulucami’de yer alan 192 adet levha ve yazının tek tek okunuşlarını ve anlamlarını vermesiyle hat müzesi özelliği taşıyan cami hakkında o zamana kadar yapılmış en kapsamlı yayın olma özelliğine sahip. Baykal özetle bu iki eseriyle Bursa’nın ve Ulucami’nin halk tarafından daha iyi tanınmasını sağladı.

Baykal’ın bir başka ilgi çeken kitabı da Süleyman Çelebi ve Mevlid oldu. Mevlit yazarı Süleyman Çelebi’nin Çekirge semtindeki türbesinin onarımı ile meşgul iken Mısrî Dergâhı Şeyhi Şemsettin Ulusoy’un oğlu Fehamettin Ulusoy’la birlikte Mevlid-i Şerif’in orijinal metniyle beraber yayımlanması için başlatılan girişim, Edebiyat Fakültesi Türk Dili Bölümü’nden Kadir Atlansoy’un da yardımıyla 1999’da tamamlandı.

Baykal’ın kurulduğu yıldan beri belediye örgütü hakkında çok detaylı bilgilerin yer aldığı “2000 Yıllık Bursa’nın Belediyesi” isimli kitabı ise alanında örnek ve önemli bir çalışma. Genellikle salnâmelerden yararlanılarak hazırlanan kitap, 1976 yılına kadar dönemin belediyeleri hakkında güncel bilgiler sunuyor. Fotoğraflar ve tablolarla desteklenen kitapta Bursa şehrinin gelişimini gösteren haritalara da yer veriliyor. Bursa’da 1966’da yayınlanan “İslamiyetle Yeni İçtihatlara Doğru” eserde, Kazım Baykal din ve hurafe, eğitim-öğretim, ilim, felsefe, teknik anlayış, ceza ve hukuk anlayışı, örtünme, aile hukuku anlayışı, sigorta, yenecek ve içecek şeyler, ticari ve mali muameleler gibi konular hakkında ilgili düşünce ve yorumlarını açıklıyordu. Namaz, oruç, hac, zekat gibi konulara da temas eden Baykal, meselelerin çözümü ile ilgili son sözü yetkili kurumlara bırakıyordu.

Baykal’ın Hikmet-i Teşri (Dinimizin emir ve yasaklarındaki nedenleri ve amaçları üzerine bir inceleme) isimli kitabı ise 1983’te yayınlandı. Kazım Baykal, bu kitabında da dini meseleleri tartışmaya devam ediyor ve eserinin sonuç bölümünde “İslâm dininin insanların huzur ve mutluluğunu hedeflediği, dini esaslara bu gözle bakılması gerektiği” vurgusunu yapıyordu.

KURUMUN BASTIRDIĞI KATİPÇIKLAR

Bu arada Kazım Baykal’ın Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yayınları olarak basılan kitapçıkları ise şunlar:

“Koza Han ve Mescidi, Süleyman Çelebi Türbesi Münasebetiyle, Hacılar Camii, Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurum Nizamnamesi, Turistik Bursa Broşürü, Son Tamirleri yapılan Camiler, 1956 Senesinde Tamirlerini Yaptığımız Camiler, Eski Eserleri Sevenler Kurumunun 1957 Senesi Çalışmaları, Eski Eserleri Sevenler Kurumunun 1958 Senesi Çalışmaları, Eski Eserleri Sevenler Kurumunun 1959 Senesi Çalışmaları, 1960 Yılı Çalışmaları ve Kurumun Tarihçesi, Kurumun 1961,1962,1963,1964 Yılları Çalışmaları, Bursa’da Tarihi Köprüler, 1967,1968,1969,1970 Yılları Çalışmaları, 1971-1977 Yılları Çalışmaları, 1977-1982 Yılları Çalışmaları, Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Hizmet Albümü(1946-1985), Bursa’da Irgandı Köprüsünün Aslıyla İhyasına Dair Çalışma Notları-1992”

TEŞEKKÜRLER:

Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Derneği’ne ve Yönetim Kurulu’na teşekkürlerimi sunarım.

Kaynakça:

-Korumada İlk Adım Kazım Baykal Anısına-s.82 “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu”-S.Zafer Ünver  (Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Başkanı)

-KAZIM BAYKAL SEMPOZYUMU (Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Başkanı Kazım Baykal’ın 100.üncü doğum yılı münasebetiyle tertiplenen sempozyum) Nisan 2005-Bursa

-Prusa Şehrengiz-Temmuz 2018,yıl:9,sayı:100-Kerim Bayramoğlu, “Öğrenmeye Öğretmeye Adanmış Bir Ömür…Bursa’nın Kazım Hocası..

-Bir Masaldı Bursa…Hazırlayan: Engin Yenal – Yapıkredi Yayınları, İstanbul, Kasım 1996 “Bursa Anıtlarını Korumada Katılım ve Bilim” Hüsrev Tayla, s:279,281

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.