SON DAKİKA
Hava Durumu

AVRUPA DEVŞİRİLEN GENÇLERİ UNUTTU MU?

Tarih boyunca bu toprakların cazibesinin yanı sıra, Türklerin, batılılara karşı üstünlüğü, çeşitli konulardaki kuyruk acıları mevzu, Avrupalının gözünü üzerimizden ayırmamasına sebep olan önemli konular…    

Haber Giriş Tarihi: 19.04.2022 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 20.04.2022 17:21
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursasehrengiz.com/
AVRUPA DEVŞİRİLEN GENÇLERİ UNUTTU MU?

Asuman Kurt Öge

DEVŞİRME SİSTEMİNİN HAFIZASI VE YENİÇERİ OCAĞI

Türkiye, Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesişme noktasında,  coğrafik özellikleri nedeniyle önem arz eden bir ülke ve Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Suriye, Irak ve İran ile sınırdaştır. Hepimizin bildiği gibi üç tarafı denizle çevrili ve Ege Denizi ile Karadeniz boğazlar yolu ile bağlantılıdır. Topraklarının her açıdan kıymetli oluşu tarih boyunca pek çok milletin bu topraklara sahip olma isteğini beraberinde getirmiştir. Hititler, Lidyalılar, Frigler, Urartular, İyonlar, Persler, Romalılar, Fenikeliler, Hunlar, Selçuklular bunlardan bazıları… Tabi toprakların cazibesinden öte bu topraklar vatanı olan Türklerin, tarihte batılılara olan üstünlüğünün onların içine oturması mevzu da günümüzde içten içe intikam alma duygularını perçinleyen önemli konulardan biridir.

Pek tabidir ki toprakların kıymeti savunma gerekliliğini ve bunun sonucu askeri teşkilatlanmayı her dönemde önemli kılar. Askeri teşkilatın güçlü olması ise millet üzerinde güven etkisi yaratır. Ancak; bazen siyasi yöneticilerin başarısız bulunduğu zamanlar olur ve askerin millet iradesine müdahale ettiği görülür. Bunun adı darbedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile siyasi iktidar yerini askeri yönetime bırakmıştır. Ayrıca 27 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997 askeri müdahaleleri de mevcut siyasi yönetimi istifaya zorlayan müdahaleler olmuştur. İlginç bir nokta ise aradan geçen uzun yıllara rağmen sivillerin yönetimsel başarısızlıkları bir şekilde askeri darbelerin oluşuna dayandırılır ve yaşanan problem ve sorunların kaynağının darbeler olduğu söylenir.

ESKİ BİR GELENEK

Askeri kuvvetlerin yönetime müdahale etmesi ve darbe girişimleri aslında eski bir gelenek gibi karşımıza çıkar. Mesela Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmet’in ilk padişahlığı döneminde başlayan askeri sınıf içerisinde en itibarlı görülen Yeniçerilerin ayaklanması olayı aslında yönetime karşı bir darbe girişimidir. Bu ayaklanmanın neticesi olarak çocuk yaştaki sultan tahttan inmiş babası 2. Murat yeniden hükümdar olmuştur. Hâlbuki mesele yeniçerilerin maaş meselesi gibi başlamıştır!  Osmanlı tarihi boyunca da yeniçerilerin bu ayaklanmaları çeşitli bahanelerle devam edecektir. (Bu eylemlerinin adına ‘kazan kaldırma’ denmiştir.)

Ülke, askeri güç, bir bakıma güven derken iş askeri darbeye gelip oradan da yeniçeri ocağını hatırlayınca; Osmanlı İmparatorluğu’nun 450 yıllık dönemine damga vurmuş yeniçerilerin ortaya çıkışı, devlet içerisindeki etkisi ve nasıl sona erdiği de hatırlanması gereken bir konu gibi gözüküyor. Çünkü baştan da dediğimiz gibi Avrupalının Türklere karşı yaşadığı kuyruk acılarından biri de Yeniçeri Teşkilatıdır desek yanlış söylemiş olmayız herhalde.

Onun öncesinde kısa bir bilgi olması açısından; Tarih, ilk düzenli ordu sistemini M.Ö. 4000 yıllında Arap Yarımadası’ndan Mezopotamya’ya gelip yerleşen Akadlar tarafından oluşturulduğunu söyler.

ASKERİ TEŞKİLATLANMA

Türklerde ilk düzenli ordu Büyük Hun imparatoru Mete Han zamanında kurulmuştur. (Her an savaşa hazır bulunan bu ordunun temelini atlı askerler oluştururdu.)

Gelelim üç kıtaya yayılmış ve farklı medeniyetlerden bir sentez oluşturmuş Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri teşkilatlanmaya…

Osman Bey zamanında Osmanlı kuvvetleri Türk atlı aşiret kuvvetlerinden oluşmaktaydı. İlk fetihler onlarla yapılmıştır. Sınırların genişlemeye başlamasıyla yerleşik askeri güce olan ihtiyaç arttığından Orhan Gazi döneminde Yaya ve Müsellemlerden oluşan düzenli ordu oluşturuldu. Alâeddin Paşa ve o dönem Bursa kadısı olan Çandarlı Kara Halil tarafından ortaya atılmış olan düzenli ordu fikri İznik seferine çıkmak üzere olan Orhan Bey tarafından kabul görmüştür.

Birinci Murat döneminde devletin sınırları bir hayli genişlemiş, yaya ve müsellem asker teşkilatı yetersiz kalmaya başlamıştır. Daha önce Bursa kadısı olan ve I. Murat döneminde vezirliğe getirilen Çandarlı Kara Halil Hayrettin (Hayrettin ismini vezirliği döneminde almıştır) Paşa’nın tavsiyesi ile (daha önce Selçuklular tarafından uygulanmıştır) fethedilen Rumeli ve Balkan topraklarında esir düşmüş Hıristiyan gençlerin askere alınması başlamıştır. (Buralarda esir düşen gençlerin 1/5’i devşirilir, aralarından en gösterişli olanlar seçilirdi) Devşirilen gençler önce acemi ocağına gönderiliyor oradan da yeniçeri ocağına alınıyorlardı. (Bu arada yeniçeriliğin ilk kuruluşunda devşirilen gençler ilk olarak Bursa’ya eğitime gönderilmişlerdir.)Yeniçeriler direk padişaha bağlı olup barış zamanında iç düzeni sağlıyor savaş zamanlarında da padişahı koruyorlardı. İlk zamanlar bu yeni askeri sistem çok işe yaramıştı.

SİSTEMDE DEĞİŞİKLİK

Devşirilen acemiler iki akçe ödeme ile asker yapılıp direk savaşa gönderiliyordu. Ancak geçici oldukları ve savaş sonrası yerleşik halka zarar verdikleri göz önüne alınarak Sultan Murad tarafından (âlimlerle toplantı yapılarak) değişiklik yapılmasına karar verildi.  Bu sefer de devşirilen acemi gençler günlük birer akçe alacaklar ve 10 yıl kadar gemilerde çalışacaklardı. Hıristiyanlıktan devşirme olduklarından Türkçeyi de konuşamadıklarından kendilerine acemi oğlanı denildi.

Fatih Sultan Mehmet döneminde yeniçerilik sisteminde yine değişiklik yapıldı ve devşirilen gençler ilk önce Türkler ‘in yanına yetiştirilmek üzere verilmeye başlandı. Böylece bu çocuklar yeni bir eğitimden geçip doğru dürüst Türkçe konuşmaya da başlayacaklardı. Ayrıca yeniçerilere verilen birer akçe hazineye kalacaktı.

Getirilen bu yeni kuralla birlikte devşirmeler birer altına Anadolu’da Türk ailelere satıldı. Burada beş on sene Türklere hizmet edip iyice Türkçe öğrendi ve daha sonra ulufeleri yazılıp acemi ocağına alındı. Türkler ve sanatkârlar yeniçeri olamıyordu. Devşirilen Hıristiyan gençlerde hem görünüm hem de zekâ olarak en iyilerden seçiliyordu.

KANUNA AYKIRILIK

Yeniçeriler için konulan tüm bu kurallar III. Murat zamanına kadar devam etti. III. Murat’ın oğlunun sünnetinde bazı Hıristiyan çocukları da sünnet olup padişahtan acemi oğlanı olmak ve devşirmeler gibi Yeniçeri Ocağı’na kayıt edilmek istediler. Dönemin Yeniçeri Ağası Ferhat Paşa bu çocukların asıl devşirmeyi bozacağını söyleyerek isteği uygun bulmasa da padişah paşayı görevden alarak bu çocukların acemi ocağına kayıt olmalarına izin vermiştir. Hâlbuki bu yeni çocuklar çoğunlukla yetim büyümüş, hiç eğitim almamış, terbiye görmemiştir.  Durum daha da ileri giderek devam eden olaylarda sünnetçiye rüşvet vererek Türk çocuklar da acemi ocağına kayıt olmaya başlamışlardır. (Demek ki rüşvet insanlık tarihinde her zaman mevcut olan bir mevzu!) Kanuna aykırı olan bu durum Sultan I. Ahmet döneminde kaldırılmıştır. Bu dönemlerde kanuna uygun olmayan yeniçeri alımları ile bu ocakta asker kalitesi bozulmuş, yeniçeri isyanları adı altında pek çok vahim olay yaşanmıştır. Halkı korkutmuşlar, devlet adamlarını hatta padişahları katletmişlerdir.

İsyanlara tek tek değinmeyip yeniçeri olaylarının en vahim olanını hatırlamakta fayda görüyorum: On dört yaşında tahta çıkan Genç Osman 1621’de Lehistan seferindeyken yeniçerilerin buradaki isteksizliklerini görüp onları lav ederek askeri sisteme yeni bir düzen getirmek istemiştir. Bu fikri duyulunca da padişaha karşı isyan eden yeniçeriler Genç Osman’ı Yedikule Zindanlarına götürüp önce çok ağır işkence etmiş sonra da boğarak öldürmüşlerdir.

YENİÇERİLEN SONU

Osmanlı askeri güçlerinin piyade sınıfı olan yeniçerilerin zamanla sayısı çoğalmış ancak bu hızlı artışa gerekli olan düzenlenme yapılamadığından ve kanunların tam olarak uygulanmamasından kaynaklı disiplin altına alınmaları bir zaman sonra mümkün olmadığından devletin başına sayıları orantısında bela olmaya başlamışlardır. 17. Yüzyıldan itibaren ocağın kanunnameleri bir tarafa bırakılmış ve bunun yerini yeni gelenekler almıştı ki bu da Yeniçeri Ocağı’nı devletin temel dayanağı olmaktan çıkarmıştı. Zaman zaman devam eden isyanları, savaşlardaki itaatsizlikleri ve hatta korkaklıkları artık yeniçeri ocağının sonunun gelmesi gerektiğinin işaretleri olmuştur.  Bu nedenlerle Yeniçeri Ocağı 1826’da Sultan II. Mahmut’un hükümdarlığı zamanında planlı bir operasyonla imha edilmiştir. Bundan sonra,  Osmanlı’nın yaşadığı her türlü problemin sorumlusu olarak bu ocak gösterilmiştir. Ancak Osmanlı Devleti’nin kurumsallaşma döneminde merkezi otoritenin sağlanması açısından bu ocakların etkisi çok büyük olmuştur.

Bir şeyi daha belirtmekte yarar var; Osmanlı’nın güçlenme dönemlerinde dış güçlere karşı üstünlüğü sadece askeri değildi. Komşuları sığlaşmış sistemlerle yönetilirken Türkler mali ve adli sistemleriyle de üstünlük göstermişlerdir. Türklerin kurduğu bu adil sistem komşuları tarafından da ibretle izlenmiştir.

En başından beri Osmanlı gücünü yok etmek isteyen Avrupalıların daha o zamanlarda Hıristiyan çocukların devşirilerek Türkleştirilmesinden doğan kinleri ve bunun Türkler üzerine olan yansıması bugün de devam ediyor. Ne yazık ki nefret konu olunca iş sadece devşirme çocuklarla kalmıyor…

Kaynaklar:

Yeniçeri Ocağı Tarihi ve Yasaları – Orhan sakin

1299-1922 Osmanlı tarihi- Boyut Kitapları

Osmanlı Askeri Tarihi- Mesut Uyar , Edward J. Erikson

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.